Sual: Kamer Sûresi’nde kıyamet alametlerinden sayılan ve yakın alametlerden sayılan Ay’ın yarılması bazı mealci, hadis inkarcısı, Peygamber(s.a.v) düşmanı kimselerce bundan 14 asır önce değil de, geçtiğimiz asırda 1969’da Ay’a ayak basılması ile gerçekleştiğini iddia ediyorlar. Başka türlü Kıyamet vaktine yakın bir durum olamayacağı ve hadisleri rivayet eden ravilerin de "Şakk-ı Kamer" hadisesini gördükleri vakitte daha çocuk yaşta olduklarını öne sürüyorlar. Bu konuda ne denilebilir?
El-Cevap: Bu fikir(sizlik)leri ve inkârları olabilecek en büyük körlük düzeyidir. Kur’an ayetini inkâr etmeyip, bahsedilen mânâda inkâra gidip de kendi yorumları ekleyerek güneş gibi hakikate yüz çeviriyorlar!
Kamer Sûresi’ndeki ayetin hangi esbab-ı nüzul ile indiğine bakmayan ve Kur’an-ı Kerim’i gökten bir anda indirilmiş gibi gören ve o zaman ve şartlar ile ilişiksiz gören kimselerin kendi uydurma kuruntularıdır. Hakk yoldan çıkıp batıla sapan bir yol çalışması içerisindedirler.
Bu kimseler diyorlar ki "Ayette geçen "şakka" kelimesini "ikiye ayrılma" olmanın yanı sıra "toprağın kazılması, sürülmesi" gibi anlamları da gelmektedir." Sonra bununla ilgili Abese Sûresi’nin "Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık. 26. Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık!"(ABESE/25-26) ayet-i celilelerini gösterseler de Fahreddin Er-Razi ”Toprağı iyiden iyiye yardık” ifadesiyle, yerin bitkilerin çıkmasıyla yarılması (delinmesi) kastedilmiştir." demektedir. Ki bu da açıkça bir mucizedir. İp kadar ince liflerin bir araya gelip ufacık ve incecik bir kuru dal olup da toprağı delerek filizlenmesi bir mucize değil de nedir?
Ki ben bu hususta Arapça sözlükten bakıp işine uygununu alan, tefsir ve hadis okumayı nefsine yediremeyen, kürsü adamı olan kimselerin mânâ değiştirmesine pek laf etmek istemiyorum lâkin kanıma dokunan bir husus daha var! Bu kimseler böyle bir mucizeyi son peygamber Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) uygun görmeyip elin gayrimüslim kimsesini mucizeye aracı bilip "Nail Armstrong Ay’ı kazması ile kazarak mucize gerçekleşti," demeleri tam bir aşağılık kompleksine bürünmektir. Buna hangi vicdan sessiz durabilir; hangi göz bu kadar kör olabilir, hangi kulak bu kadar sağır kalır bilememekteyim!
Ayette geçen mânâ ile mucizenin gerçekleşmesinin Kıyamet vaktine yakın olacağını ise değerlendirmek elbette ki zor olmamaktadır. Kıyamet alametlerinin birincisi Son Nebi’nin(s.a.v) gelmesiydi zaten ve onla birlikte Kıyamet her an yaklaşmaya başlamıştır. Ayrıca bu konuda zamanın izafi bir şey olduğunu unutmamak gerektir. Buna Kur’an’dan da örnekler bulmakta zorlanmamak gerektir;
▪ "Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir."(BAKARA/259)
▪ Ashab-ı Kehf de mağarada yüzyıllar yıl uyumalarına rağmen uyandıklarında "İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız”? dedi. (Bir kısmı) “Bir gün, ya da bir günden az”, dediler. (Diğerleri de) şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir."(KEHF/19)
▪ "Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar. Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler. Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.”(MÜ’MİNÛN/112-114)
Bu hususa da daha net bir açıklık getirecek olur isek zaman kavramı aslında bizler için bir araç. Kıyamet vakti de takvime bakıp bilinecek bir gün değildir. Rabb’imiz zamandan ve mekandan münezzeh olduğu için ilk insanlık da Kıyamet vakti de O’nun(C.C) için aynı an içerisindedir, yani dünü, bugünü ve yarını yoktur. Ve buradan çıkarılacak derstir ki Kıyamet vakti herkese bir an kadar yakındır hakikatte.
Bir başka değindikleri fitne sözleri ise hadisleri rivayet eden ravilerin bazılarının çocuk olması hususu... Şimdi kimse hadislerin tenha yerlerde rivayet zinciri olarak bizlere ulaştığını iddia etmesin ki her hadisin topluluk karşısında belki onlar belki yüzler şahidi vardır. Arap gibi bir toplumda ise yalan hiç sevilmeyen bir ahlâksızlık olup, dil sürçmeli hatalarda dâhi kimse de sessiz kalacak değildir. Bunu öğrenen kimselerin şu hasletlerden kurtulması acilen gerektir;
▪ Mahkemelerde dâhi hukuk kuralları çocuğu hırsızlık, saldırı, cinayet gibi unsurlarda tek şahit olsa dâhi dinleyip dikkate alırken bu inkârcı topluluğun edindiği yaklaşım nedir böyle? Böyle bir tavır ile hukuksuz bir adapları vardır.
▪ Bu hadise sadece Resulullah’ın(s.a.v) çocuklara gösterdiği bir mucize değildir. O civardaki herkes görmüştür. Yani yüzler ve binler yetişkin şahit de bulunmaktadır. Ve hepsi de hadisler rivayet edilirken dinleyip sükut ederek bizzat tasdiklemiş de olmaktadırlar.04.03.2021
13:34
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sual & El-Cevap
SpiritualeSoruların cirit attığı bir asırda yaşıyoruz. Lâkin öncekilerin verdiği cevapları bulma gayretinde bulunmuyoruz. Tembellik hastalığı, kibir ve gurur mikrobu, tahlillerde çıkan okuma düzeyindeki düşüklük sebebiyle oturduğumuz yerde imanımızın kıvranma...