Mustafa ve Meryem kapana sıkışmıştı.
Mustafa yolun sonuna geldik diye düşündü. Meryem silahı kendi koluna doğrulttu.
-Ne yapıyorsun sen ?
-Mustafa ben kendimi kurtarırım.Sen kendin kaçmaya bak.
-Nasıl kurtulacaksın burdan?
-Zaman yok sen kaç.
Meryem kendi kolunu silahla vurdu.Sonra da militanlara seslendi.
-Ateş etmeyin masumum ben. Kurtarın beni .O kaçan beni vurdu.
-Senin burada ne işin var?
-O kaçan teröristler beni kaçırdı. Ben Komutan Jordan'i görmeye gelmiştim.
-Komutan Jordan şu an burada değil.Ama yeğeni David burada. Seni onun yanına götürelim.
Meryem çaresizlik içinde kıvranıyordu.Bu David amcasından daha kurnazdı ve ona açıklama yapmak zorundaydı. Çözüm yolu arıyordu. Aynı dakikalarda Mustafa da ekibe Meryem in içeride kaldığını bildirdi.
Meryem David in odasında misafir ediliyordu bir yandan da kolu tedavi ediliyordu. Oda da uzun bir süre sessizlik hakim oldu.
En sonunda David konuşmaya başladı.
-Neden geldin Meryem?
-Ben sizinle özel bir şey konuşacaktım.
-Konuş bakalım seni dinliyorum. ..
-Ben akşam yemeği için sizi çağıracaktım. Abim rica etmişti de.
-Bu akşam gelmesek daha iyi olur .Sen biraz dinlen. Yarın amcam çalışıyor .O yüzden 2 gün sonra gelsek?
-Tabi olur siz ne zaman müsait olursanız o zaman gelin.
Meryem iyi atlattık diye düşündü. Bir an önce Selim ve Bahar a olanları anlatması gerekiyordu.Evin yolunu tuttu.
-----------------------------------------------------------------
Akşam olmuştu. Meryem olan biten her şeyi Bahar a anlattı. Bahar bu olanlara üzülsün mü sevinsin mi bilemedi çünkü zaten Emily onlara gelmek istiyordu.Bir taşla iki kuş dedi. Artık Komutan ve ailesiyle görüşmek istemiyordu bu son olsundu.... Yarın sabah ilk iş Selim i bulup haber verecekti....
Bahar süslü bir kutudan bir kolye çıkardı. Bu kolyeyi ona Selim hediye etmişti. Onun için yaptığını belirtmişti. Kolye sade ama bir o kadar da güzeldi. Kolyenin taşlarının özenle seçilmiş ve dizilmiş olduğunu fark etti.Kolyeyi ben yaptım demişti Selim ama inanmamıştı. Meğer doğru söylüyormus diye düşündü.
Kolye ye uzun uzun baktı. Ardından özenle süslü kutuya geri koydu.O kolyeyi asla kaybetmeyecekti.
-----------------------------------------------------------------
Emily sabah babasıyla beraber dışarı çıkmıştı yanında 3 koruması ile sahili dolaşacaktı.Biraz bunalmıştı.Sahil havasının iyi geleceğini düşünmüştü.Derin derin izliyordu sahili. Yanındaki korumasıyla konuşmaya başladı.
-Kim bilir hangi insanlar geldi buralara? Ne acılar çektiler? Neler anlattılar bu denize? Belki son nefesini burada verenlerde oldu...Şu denizin bir dili olsa neler neler anlatacak kim bilir????
Biraz daha ilerlediler. Emily kendini izleyen bir çift gözden habersiz adeta ölümüne gidiyordu.Sahilin ilerisi sessiz ve ıssızdı.ilk önce arkadaki korumayı öldürdüler. Bir tane Koruma Emily in yanında yürüyordu. O da Emily in dediklerinin etkisinde kalmıştı .Diğer koruma öldürülürken çığlık atmıştı bu sayede fark ettiler olan biteni.Biri Emily e doğru geliyordu fakat Emily in son koruması ona yumruk attı.
-Kaç Emily kendini kurtar.Sende bu sahilde son nefesini verenlerden olma!
Emily koşmaya başladı .Kalabalık alana üzereydi. Arkasından gelen adam Emily in boğazına bıçağı doğrulttu.
-Nereye kaçacağını sanıyordun aptal !!!!
-Bırakın beni ben size ne yaptım?
-Evet sen bir şey yapmadın ama baban yani Komutan Jordan hayatımızı kararttı.
Çocuklarımı, eşimi öldürdü. Ailemi katletti.Beni mahvetti. Şimdi o da anlasın bakalım ailesinden birisinin ölmesinin ne demek olduğunu. Ben bütün ailemi kaybettim.O da kızını kaybetsin en azından. ..
-Lütfen dur yapma .Yardım edin .Kimse yok mu?
Etrafları kalabalıktı ama kimse yardım etmiyordu. Herkes adamın dediklerine hak veriyordu. Emily in hayatı bi umut kadardı. ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesaretin Bedeli
Historical FictionBIR OSMANLI POLISIYESI Aşk üç şey ister:Emek, Yürek ve Cesaret Ülkesi işgal altında olan genç bir kız ve cesur bir asker.Hayat onların yolunu birbirine bağlamıştı işte. Karanlık bir yüzyıla meydan okuyorlardı. Haklarında verilen karara uymadılar, t...