Bir Zamanlar İstanbul

1.6K 45 11
                                    

1 Ocak 1917

İstanbul...Osmanlı Devletinin başkenti.Yeni yıla yine hüzünle giriyordu. Bu acimasiz savas daha bitmemişti. Bitecek gibi de durmuyordu.İtilaf devletleri Osmanlı topraklarina dört bir yandan saldiriyordu.

Baharın Gözünden
Ben Bahar. 17 kış gördüm. 2 kız kardeşim, var.Merve ve Melek...Babam cephede.2 yıl oldu..Annem ihtimal vermek istemiyor ama görünen Köy kılavuz istemez derler ya hani o hesap.Zamansız gittiler.Bize ise gidenlerin ardından yarım kalan hayaller, umutlar kaldı. ..

Yine sıradan bir gün .Eve hapsoldugumuz. Yaşıyorduk evet.Tabi buna yaşamak denirse.
Hava bulutlu ve kapalıydı.Her an yağmur yağabilirdi .Oyun oynayan kardeşlerimi içeri aldım.

Çocuklar her zaman masumdur derler ya doğru işte .Dışarıda kıyametler kopuyordu ama onlar bir umut çiçeği gibiydi.Kardelen gibi. Bütün zorluklara, acılara, kışa rağmen açıyorlardı.

Önümüz kış. Biz yine şanslı sayılırız. Kışlar burada en acımasız şekilde geçer. Sanırsın ki bu kara bulutlar hiç gitmeyecek. .Aç olan, dışarıda kalan ve daha bir çok insan binbir çeşit sebepten ölüyordu. Adını daha önce hiç duymadığım pek çok hastalık öğrendim. Her yerde hekim bulmakta zor artık. Hekimlerin çoğu cepheye gider. Bazıları ise memleketine ...

Şehr-i Stanbul'un pek çok ismi varmış.Her gelen yeni bir isim takmış bu güzel şehre. Yaşanmışlıkları da çoktur bu güzel şehrin. Her sokağında farklı bir hikaye gizli. Acılar,mutluluklar, umutlar, beklentiler ve kim bilir daha neler neler....Istanbul'un sokaklarında. Hepsi de ayrı bir hava katmıştı bu şehre. Asya ile Avrupayı birbirine bağlayan köprüdür aslında Istanbul. ..

Şimdi ise bu güzel şehrin sokaklarında hakim olan tek duygu korkuydu. Bütün güzellikler bir anda silinivermişti sanki.
Hepsi yerini korkuya vermişti. Kendimizi ifade edemiyorduk.Bu yüzden gidenler de olmuştu. Fakat çekip gitmekte bize yakışmazdı .Bu yüzden burada kalacaktık. Ben umudumu hiç kaybetmemeye çalıştım. Babam elbet bir gün gelecekti.

-----------------------------------------------------------
Selimin Gözünden

Sırılsıklam bir güne uyanıyordu Istanbul. Aralıksız yağan yağmur şiddetini her saniye daha da artırıyordu.Bu hava da dışarı mı çıkılır diye söyleniyordu Hekim Dilek. Selimin dışarı çıkmasına gönlü razı gelmiyordu.

Hekim Dilek Selimi oğlu gibi
seviyordu.Daha önce hiç evlenmemiş; çocuğu da olmamıştı.Daha 25 yaşındayken Selimi bir cami avlusunda buldu .Ufacık bir bebekken gelmişti Selim hayatına.O günden beri varı yoğu oğlu yerine koyduğu Selim ve mesleği olmuştu.

"Merak etme Dilek anne. Kadı Abdullah'ın yanına gidip geleceğim hemen." dedi Selim ve yola koyuldu. Kadı Abdullah Selimin akıl hocası idi.

Şemsiyesini zor zaptediyordu Selim. Rüzgar ortaya çıkıvermişti.Kimseler yoktu sokaklarda.Adımlarını hızlandırdı. Sonunda Kadı Abdullah'ın evine vardı. Kadı Abdullahın evi bir hayli kalabalıktı. Ahmet, Derya, Mustafa,Rıza.Bütün heyet orada idi. Istanbul'un en ünlü zabitleri bir arada idi . Yaşanan kayıpların ardından geriye kalanlara çok şey düşüyordu. Her şeyden önce sabır ve sükunet gerekliydi. Bir süre yaşanan gelişmeler hakkında sohbet ettikten sonra izin istedi Selim. Gelirken attığı hızlı adımların aksine ağır adımlar atıyordu. Yağmur damlalarının çıkardığı tiz sesi dinleyerek yürüyordu. Hayatında bir şey eksikmiş gibi hissediyordu. Yüreğindeki boşlukların yüzüne yansımasını istemeyen bir hali vardı. .
-----------------------------------------------------------
Baharın Gözünden

Erkenden yemek yiyip yattık. Fenerleri söndürdük. Işıkların açık olduğu evler adeta bir hedef gibiydi.Militanlar genelde ışık gelen evleri arıyordu. Bir sefer tanık oldum buna.Evin sahiplerini dışarı çıkarıyorlar ve en sonunda hepsini kurşuna diziyorlardı.Ne kadar acımasızca olduğunu onlarda biliyorlar fakat bundan hoşnut gibilerdi. Sanki gözümüzü korkutmak için yapıyorlardı. Ama olan ölen insanlara ve yakınlarına oluyordu. Diğerleri hiç bir şey olmamış, hiç bir şey yaşanmamış gibi davranmaya devam ediyorlardı. .Öfke geçtiği zaman yerini umuda bırakıyordu.

Tam uyuyacağımız vakit kapı hızla çalıyordu. Bu saatte gelen kisi de haber de iyi olmazdı, olmadı da zaten. Gelen Süheyla teyzeydi ve elinde babaminin asker Künyesi duruyordu. Sanki o an dünya benim için durmuştu.Bu ne demekti? Yoksa babam ölmüş müydü ???

Cesaretin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin