13. BATAKLIĞA SAPLANAN SERÇE

56.5K 4.2K 5.8K
                                    

Ben geldim! 🕸

Bu bölüm beni o kadar yordu ki, nedenini asla bilmiyorum... Düzenlerken bile krizlerdeydim.

Sınır koymayı seven biri değilim, buna mecbur kalmak istemiyorum. Lütfen, çok rica ediyorum oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Bir önceki bölümleri oylamadıysanız kontrol edin🤍 Oy ve okunma oranı arasında fark olunca gerçekten çok üzülüyorum.

500 oyu geçelim bu sefer💘

Keyifli okumalar!

🕸

Valerie Broussard, A Little Wicked

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Valerie Broussard, A Little Wicked

Mehmet Güreli, Jehan Barbur Sen ve Ben

13. Bataklığa Saplanan Serçe
Part II

Zihnimdeki bataklığa saplanan düşünceler.

Kendimi konuşarak değil, yazarak çok daha iyi ifade edebiliyordum; bu bir gerçekti ama bazen yazmak zihnimdeki bataklığa saplanan düşünceleri ifade etmeme yeterli gelmiyordu. Başkalarının bataklığında boğulmayı çok uzun zaman önce bırakmıştım, zihnimdeki dünyanın içinde dahil olmak isteyen insanları kendi bataklığıma çekerken, bir ekranın ardından göz göze geliyormuşuz ve burukça gülümsüyormuş gibi hissediyordum.

Gözyaşlarımızın, kahkahalarımızın aynı bataklığa düştüğünü ve orada, damağımızda kalan acı tatla kelimelere tutunduğumuzu biliyorum.

Kitaplar insanların arkadaşı; evi, sığınağıdır. Zihnimizdeki dünyanın büyümesine yardımcı olur. Derler ya, insan okudukça var olur, ben de yazdıkça varım. Sözcükler yuvam oldu ve insanlara olan bakış açım; izlediğim diziler, hatta dinlediğim şarkılar bile içine düştüğüm düşünce bataklığına göre şekillendi.

Yenildiğim ilk an değildi; son da olmayacaktı, biliyordum.

Ama bu yenilgiyi sevdiğim ilk andı.

İnsan aklıyla hareket ettiği zaman kalbine mi yenilirdi; yoksa kalple birleşen düşüncelerin hepsi en başından yenilgi miydi? Esiri olmaktan korktuğum duygular zihnimdeki bataklığa saplanırken, her şey göründüğünden ibarettir yazan sayfaya uzun bir süre baktım. Her şeyin göründüğünden ibaret olduğunu düşünen mantığım, perde arkasında mutlaka bilinmeyen şeyler vardır diyen kalbime yenilmek üzereydi.

Yenilgiden hoşlanmazdım.

Kaybettiğim savaşlar mutlaka olmuştu ama kaybetmeyi isteyen zaten bendim. Babam sayesinde tiksindiğim karşılıklı duygulardan uzakta, mantığımın alt ettiği kalbimi dinliyordum ama onu anlamıyordum. Sahiden dinlediğini ya da okuduğunu tam anlamıyla anlayan kaç kişiydik? Dirseğimi yasladığım masanın üzerinde duran kitabın yirmi sekizinci sayfasındaydım ama odaklanarak okumadığım için karakterlerin isimlerini bile tam anlamıyla hatırlamıyordum.

LEZÂ ÇUKURUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin