yorumlarınız ve oylarınız eksik olmasın miniiik serçelerim. ilk on bölümden sonrası için söylüyorum... aleeevvlliii alevli geliyoruuuzz. 🔥🔥🔥
iyi okumalar🖤bölüm şarkısı:
alec benjamin • water fountain4. Kızları Babaları Yıpratır, Perdeleri ise Güneş
Kalbimin ortası ateşler içinde yanıyordu ve gökyüzünden yüzüme damla damla yağan yağmur damlaları, göğsümün kazanında fokur fokur kaynayan gözyaşlarım misali yanaklarımdan süzülüyordu.
Bir türlü yanağıma değmeyen tuzlu gözyaşım, yağmurun kalbinden akan kanla yıkanıyordu.
Uzun, kıvrık kirpiklerime sürdüğüm rimele yağmur değdiği için, rimel kirpiklerimi birbirine yapıştırmıştı. Rimelin gözaltlarıma döküldüğünü, hatta gözaltlarımın karardığını aynaya bakamasam da biliyordum.
Nefes aldığım her saniye sanki bir kurşundu, ben de onu şarjörün içine koymuştum ve namlunun ucunu kalbime dayamıştım. Ellerim tetikte, gözlerim ise karşımda bal rengi gözleriyle beni izliyor olan adamın gözlerinde asılı kalmıştı. Kalbim ateşler içinde yanarken, tetiği çekmek üzere olan işaret parmağım buz kesmişti.
Acım, ruhum; kalbim görünmez miydi? Kalbimin içinde birbirine kaynayamayan kelimeler vardı, ne olursunuz diye konuştum içimden, kalabalıkların içinden, nabzım atıyor mu kontrol edin, ruhum ölmek üzere.
Alicioğlu Holding'den çıktığımda, elim ayağım bana bir adım kadar uzak olan adam yüzünden titriyordu. O gözlerde çok tuhaf bir şey vardı, sanki beni yıllar öncesinden tanıyor gibi bakıyordu. Gözlerine, sesine ve hareketlerine bu kadar yabancıyken, bana hiç yabancı kalmıyormuş gibi davranması tuhaftı. Sizli bizli konuşmasının kendi dilinde hiçbir anlamı yoktu, adımı yalın söylemiş gibi hissettiriyordu.
Telefonumun melodisini duymamla, siyah kabanımın ceketinde olan elimle beraber telefonu çıkardım, kulağıma götürdüm.
''Efendim,'' diye konuştum, kalbim cayır cayır yanıyorken sesim buza kesmişti. ''Baba?''
''Ne zaman geleceksin?'' Sesi netti, istediği şeyler gibi. ''Gelirken bana bi' bira al."
İyiyim baba, o kadar iyi olduğumu biliyorsun ki, beni duymuyorsun bile. O kadar iyi rolü yapıyorum ki, buna ben bile inanıyorum.
''Gelmeyeceğim,'' diye konuştum, sesim kısıktı. ''Özgür bana iş buldu, köpürme hemen, restoran değil. Holdingde kahve ve çay bölümünde çalışacağım. Belgelerimi aldım, kredi başvurusu yapmak için bankaya gidiyorum.''
''Bana laf getirtme de ne halt ediyorsan et.'' dedi, sesi acımasızdı. Acıma sızdı. ''Biraz fazla çek, bana da lazım, öderiz beraber.''
''Sana değil, kendime leke getirmem ama ne var biliyor musun baba? Kalbin öyle lekeli ki ellerini sürdüğün her yere yapışıyor; ruhumda iz gibi o leke... Senin gibi bir adamın kızıyım ama senin gibi değilim.''
O lekeyi acı bir gecenin izi olarak, tam göğsümde taşıyordum; değil göğsümün ortası, izin kaldığı deri bile sızlıyordu.
Telefon suratıma kapandı, ağır bir tokat gibi.
Biraz daha fazla çekmemi istiyordu ama bunun bile çıkarını kolluyordu, eline geçen her parayı değerlendiriyordu, öyle iğrenç bir durumdu ki ne diyeceğimi bilemiyordum.
Ne söylersem annemin canını yakmazdım? Ne söylersem babamın kalbi, kalbim gibi alevler içinde yanardı?
Ağlamak istiyordum, içim çıkana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ ÇUKURU
Novela Juvenil''Ahu Dila Tanin.'' Sesi şehrime düşen yıldırım gibiydi, sesi şehrime düşmekle kalmayıp evimi viran ederdi. Dehşetle kapattığım gözlerim, adım yabancı sesin dudaklarından döküldüğünde aynı dehşeti yaşarcasına tekrar açıldı. ''Lezâ Çukuru... Cehennem...