>16<

344 40 27
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen :-)

İyi okumalar <3

...

Merdivenler bitmek bilmeyecekmişçesine derine inerken nefesini tutmuş, çokça toz ve örümcek ağlarıyla dolu dar duvarların arasından ilerliyordu. Her adımında baş ağrısı şiddetleniyor, bu boğucu ve kasvetli ortamı koşarak terk etme istediğini içine gömüyordu.

Son adımı boşluğa denk gelince zemine vardığını anladı ve elindeki feneri çalıştırdı. Etraf zifiri karanlıktı ve hava almayan bir yer olduğu barizdi. Sanki bastığı yer her an çökecekmiş gibi temkinli adımlar atarken feneri acele etmeden etrafta dolaştırıp burayı biraz olsun tanımaya çalışıyordu Jisung.

İçerisi ağzına kadar doluydu, oldukça dağınıktı ve neredeyse adım atacak yer yoktu. Birsürü eski eşya, mobilyalar, muhtemelen Minho'nun çocukluğundan kalma oyuncaklar, yıpranmış kitaplar ve her yanı siyah beyaz fotoğraflarla kaplı olan duvarlarla çevrili bir yerdi.

Birileri burada gecesini gündüzüne katarak çalışmış olmalıydı, fotoğrafların üzerine yapıştırılmış notlar ve üzerlerine çizilen özensiz çizgiler birinin burada epey kafa yorduğuna işaretti. Bir bacağı kırık olan bir masanın üzerine kitaplar doluşmuş, hepsinin sayfaları karıştırılmaktan koparak etrafa saçılmıştı. Burası kesinlikle çalışmak için uygun bir ortam oluşturmuyordu.
Fenerini duvarların üzerine doğrulttu ve yavaşça göz gezdirdi. Fotoğraflardaki insanlar düz bir ifadeyle kendisine bakıyordu, bu Jisung'u oldukça huzursuz etti. Hepsi birbirinden mutsuzdu ve bu görüntü iç karartıcıydı. Kibirli ifadeleri ve süslü kıyafetleriyle Jisung onların birer soylu olduklarını hemen anlamıştı. Birbirlerine yakın duranlar aile olmalıydı ve hemen üstlerine soyadları yazılıydı.

Ancak bazıları, hatta birçoğunun üzerinde kırmızı, büyük bir çarpı işareti atılmıştı. Öte yandan bir kısmının üzerinde "şüpheli" içlerinden yalnızca bir tanesi ise önemli olduğunu belirtmek istercesine yine kırmızı bir çemberin içine alınmıştı. Diğerlerinin aksine bu soyadı, altın harflerle duvara kazınmıştı.

"Hwang ailesi"

Hwanglar, oldukça geniş bir aileydi. Jisung fotoğraftaki insanlarda bir süre gözünü gezdirdi, onların diğerlerinden ne gibi bir farkları olduğunu anlamaya çalıştı. Ancak hepsi oldukça sıradandı, yalnızca biri Jisung'un anlamasını sağladı.

" Hwang Hyunjin, bir hedef mi?"

Kırmızı çarpı olan bir aile fotoğrafına yaklaştı Jisung, gözlerini kıstı ve köşesinde yazan, silik harflerle yazılmış el yazısına gözlerini dikti.

" Katledildi"

Yutkundu Jisung, kırmızı çarpı olan tüm fotoğraflara baktı, hepsi bu tek kelime ile mühürlenmişti ve her birinin sonu da aynıydı.

Jisung düşündü, Minho kendisinden her ne saklıyorsa bu hiç iyi değildi. Lee ailesi belki de düşündüğü kadar iyi kalpli değildi. Minho'nun, sevdiği adamın bunlardan haberi var mıydı?

Birkaç adım geriledi ve kafasını toparlamaya çalıştı. Elbetteki bunların mantıklı bir açıklaması olmalıydı, sadece gördüklerine dayanarak bir sonuca varamazdı. Minho suikastçı bir aileden gelmiyordu, o sadece kendini kandırıyordu.

Titreyen elleriyle cebinden telefonunu çıkardı ve zar zor açabildi. Hemen rastgele bir soyadı geçti ve arattı. Çıkan haberlerle korkusu ikiye katlandı.

" Persson ailesinin acı ölümü, 21.06.2017, Çarşamba gecesi, saat 22.00 sularında gerçekleşti. Tüm aile yaşlı babalarının 83. yaş Gününü kutlamak için bir araya gelmişti ancak bu eğlence ailenin sonunu getirdi. İçkilerine katılan bir çeşit zehir sonucu aile, bilinmeyen bir kişi tarafından öldürüldü. Polis hâlâ çalışmalarını sürdürüyor"

Jisung bunu bir tesadüf olarak düşündü ve başka soyadlarını da arattı. Ne yazık ki sonuç hüsrandı, ailelerden tek bir kişi bile sağ çıkamamış, üzerinde kırmızı çarpı işareti olan her aile, tek bir üyesi bile hayatta kalmayacak şekilde bir seferde zehirlenmişti. Üstüne Lee ailesini arattığında onlar hakkında hiçbir bilgiye ulaşamaması Jisung'u az kalsın delirtecekti.

Jisung bu duvarlarda kendi soyadını görmediği için biraz olsun rahatladı.

Ancak hâlâ ortada esrarengiz ölümler mevcuttu ve Jisung şu an tüm bunların sorumlusu olan aileyle aynı evde bulunuyor olabilirdi. Tüyleri diken diken olsa da burayı hemen terk edemezdi. Bazı şeyleri açıklığa kavuşturması gerekirdi.

Bodrumu baştan aşağı gezdi, o kadar çok eşya vardı ki aradığı şeyi bulması epey yorucu oldu. Yine de içinde ahşap boyların olduğu bir sandığı kaldırınca gördüğü şey bunca ter döktüğüne değecek kadar iyiydi. Minho'nun kendisine bahsettiği mahzeni bulmuştu, Bay Lee'nin burayı bulması daha zor bir yere saklamasını beklerdi.

Fenerini içeri tutup beklemeden aşağı atlayınca yerden büyük bir toz yığını kalktı, öksürüklerinin arasında içeriye bakmaya çalıştı. Çok büyük değildi ancak sadece içki saklamak amacıyla kullanıldığı için yeteri kadar alan vardı. Duvarları taştandı ve içerisi buz gibiydi. İçeride raflara doluşmuş içki şişeleri dışında hiçbir şey yoktu. Jisung hayal kırıklığına uğradı.

Tahta raflara yaklaşıp rastgele bir viski şişesini eline aldı, biraz inceleyip tam yerine koyacakken durdu. Raflar tahmin ettiğinde daha derindi. Bu şişeler sadece bir yanılsama olmalıydı. Asıl gizlenen şey göz önünde değildi.

İçki şişelerin arkasına saklanmış zehir şişelerinin sayısı oldukça fazlaydı. Hepsi küçük küçüktü ancak bu verdiği zararla boy ölçüşemezdi. Özel olarak satılıyor olmalıydı, görüldüğü üzere epey kıymetliydi. Oldukça basit gibi duran bu şişelerden yalnızca biri, bir parti dolusu insanı kolayca zehirlemeye yeterdi.

Jisung zorla nefes aldığını fark edince elindeki şişeyi çabucak yerine koydu ve arkasını döndüğü gibi mahzeni terk etti. Oldukça daralmıştı, kanı fokurduyor, vücudu bir fırının içindeymiş gibi yanıyordu. Mahzenin kapağını sertçe kapadı ve bir daha oraya adım atmayacağına dair kendine söz verdi.

Bodruma çıktığı gibi eşyaları umursamadan volta atmaya başladı. Gerçekten çok sinirliydi, bu işe nasıl bulaşmıştı aklı almıyordu. Evet, Minho'yu seviyordu ancak tek seferde bir grup insanı zehirleyen suikastçı bir ailenin oğlunu sevdiğini bilmiyordu. Minho iyileşene kadar da bunu öğrenmesinin imkanı yoktu.

Kendi kendine konuştu." tamam Jisung, sakin ol. Şimdi kimseye belli etmeden buradan çıkıp Dennis'in yanına gideceksin ve o sana her şeyi anlatacak. Sakin ol, derin nefes al-"

Jisung durdu, aldığı nefes boğazını tıkılıp kaldı. Beline aniden dolanan kollarla olduğu yerde dondu ve hızlıca gözlerini kapadı. Birkaç saniye sonra kulağında onun nefesini hissetti.

" -ve nefes ver, Jisung. Umarım mantıklı bir açıklaman vardır"

...

KÖR-MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin