>41<

153 24 3
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla burnuna doluşan bağımlısı olduğu kokuyla göz kapaklarını araladı Jisung. Üzerine yoğun bir yorgunluk çökmüş, elini kolunu dahi kıpırdatamayacak bir durumdaydı. Moralini yükselten tek şey yanında, huzurla uyuyan sevgilisini görmek olmuştu.

Uyandığında yanı başında Minho'yu hissetmeyeli epey oluyordu. Nasıl bir duygu olduğunu tekrar tatmaktan hoşnuttu, dün aralarındaki tüm sorunları beden dilleriyle çözdülerinde bu sefer yeni bir güne başlamak çok daha iç açıcı olmuştu. Artık başına geleceklerden endişe etmiyor, tüm gün yatakta kalıp kendini insanlardan soyutlama istediğini içine gömmüyordu. Ne de olsa onu sımsıkı sarmış Minho yanındaydı ve bu ona yetiyordu.

Sanki bırakıp gidecekmişçesine Jisung'un beline kollarını dolamış ve onu yatakla arasına kıstırmıştı Minho. Sarılacak kimsesi olmadan geçirdiği günler öyle boğucuydu ki, şimdi Jisung'u tuttu mu bir daha bırakmak istemiyordu. Sonunda derin bir uykuya dalabilmiş, kabusların esiri olmamıştı. Görünüşe bakılırsa yüzündeki minik tebessümle güzel düşler görüyor olmalıydı.

Minho'nun belindeki kollarını onu uyandırmamaya özen göstererek hafifçe genişletti ve sevgilisinin göğsüne doğru abandı. Yüzü öyle duru ve kusursuzdu ki bakmaya doyamıyordu Jisung. Alnına tutam tutam düşmüş kahve tonundaki saçlarını nazikçe geriye doğru okşayıp alnına dudaklarını bastırmış ve ellerini çıplak göğsünde gezdirmeye başlamıştı. Tam şu an zamanın durmasını ve yalnızca ikisine ait olmasını diliyordu.

Sevgilisinin yüzünü öpücükleriyle donatırken aniden belinden çekilerek üzerine düştü Minho'nun. Büyüğü onu baldırlarından tutarak üzerine yerleştirdiğinde dudaklarını öne doğru uzatıp bir öpücük beklediğini belirtti. Jisung bunun üzerine kıkırdayıp "Ne zamandır uyanıksın?" diyerek dudaklarını Minho'nun dudaklarına bastırdı hafifçe.

Minho inatla gözlerini açmayı reddedip kaşları çatık bir biçimde konuştu. İkisinin de sesi gece boyu inlemekten kısılmış hâldeydi. "Galiba birkaç saat oluyor, emin değilim. Amacım seni uyurken izlemek yönündeydi-" dedi ancak cümlesini yarıda kesti Minho. Yutkunmasından anlaşılacağı üzere ağzındaki baklayı çıkarmamakta ısrarcıydı.

"Bebeğim, gözlerimin içine bak ve bana sorundan bahset. Bundan sonra birbirimizden sır saklamayalım olur mu, tüm sorunları birlikte çözebiliriz. Yeter ki dürüst ol." diyerek yanağını okşadı Jisung. Minho'yu baskı altında hissettirmek istemediğinden nazik ve mayıştırıcı dokunuşlarla onu sakinleştiriyordu.

"Anlamıyorsun." dedi Minho hüzünle.

Hafifçe araladığı güzel gözlerinden tane tane yaşlar dökülüyordu. Jisung panikle yatakta doğrulup Minho'nun elini tuttu ve yüzüne eğildi. Ağzından çıkan her kelimeye harfiyen dikkat etse de tekrardan Minho'nun ağladığını görmek kalbine büyük bir acının saplanmasına sebep olmuştu.

"Üzgünüm, her şeyin yolunda gitmediğini biliyorum fakat-" Jisung'un sözleri Minho'nun gözleriyle kesilmişti. Başını usulca kaldırıp yaş gözleriyle yeni doğan bir bebek gibi etrafa bakıyordu. Ancak bu bakışlar bomboş, soluk ve bir hiçlikten ibaretti. Bir bebek ilk doğduğunda kördür, zamanla gözleri dünyaya açılır. Minho'nun onlardan tek farkıysa onun gözlerinin artık dünyaya kapalı olmasıydı. Ölene dek...

Jisung sadece kendini kandırdığını düşünmek istedi, zihni ona basit oyunlar oynuyordu değil mi? Minho sağlıklıydı, onu görüyordu, az sonra göz göze geleceklerdi. Her şey birtakım yanlış anlaşılmadan ibaret olsa gerek.

Dakikalarca Minho'dan gözlerini çekmese de içten içe kabullenmiş gibi ağlıyordu. Başaramamıştı, Minho'nun hayatına girmiş, onun zamanını çalarak oyalamış ve kurtarılmayı bekleyen sevgilisi için geç kalmıştı. Geri dönüş yoktu, çıkmaz sokağa girmişti. Mutluluk bir daha kapılarına uğrar mıydı? Hiç sanmıyordu.

KÖR-MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin