>33<

158 32 38
                                    

Gözüne tepeden vuran ışık demetiyle yavaşça göz kapaklarını araladı Minho. Kulağındaki sesler boğuk ve kesikti, zihnini yormuşa benziyordu. Neredeydi, saat kaçtı ve ne zamandır buradaydı? Çünkü o yıllardır süren bir uykudan yeni kalkmış gibi hissediyordu.

Gördüğü silüetler belirginleştiğinde yanı başında duran Hyunjin'i görmüştü ilk. Korkmuştu, yüzünde dehşete düşmüş bir ifadeyle serumlu elini tutuyordu Minho'nun. Arkasında kollarını göğsünde birleştirmiş, ilgisiz bir tavıra bürünmeye çalışıp arada göz ucuyla Minho'yu kontrol eden Seungmin ve Joengin'e bakılırsa, Minho'yu bu hâle getirmenin pişmanlığıyla yüzleşiyorlardı.

Ölesiye dayak yemişti, şu an onun için endişe duyan üçlü tarafından. Jisung'un adını ağzına almayı bırak, artık onu zihninden geçirmek dahi istemiyordu. Yalnızca başına bela oluyordu. Onun yüzünden, ona dediği kendisine göre doğru sayılacak o kırıcı sözleri Jisung'a sapladıktan sonra dayak yemeği kaldıramıyordu. Jisung yüzünden zarar görmeyi haketmediğini düşünüyordu.

"Demek uyandın seni aptal. Bizi korkuttun." Hyunjin, Minho'nun elini çabucak bıraktı, onun için endişelendiğini sanmasını istemiyordu ki öyleydi. Yine de aptaldı, ağza alınmayacak şeyler söylemişti Jisung'a, bunları duysaydı çok kırılırdı. Ki Hyunjin'i delirten şey Jisung'un ağladığını ve çok yıkıldığını duymaktı. Bu onu çileden çıkarmıştı ve o anın siniriyle, Jisung'un en yakın arkadaşlarıyla kendi kuzenini dövmüştü. Peki ya pişman mıydı?

Hayır.

Seungmin diyeceklerini her ne kadar Minho'yu tekmelerken dile getirse de, hâlâ ona sövmemek için zor duruyordu. Şimdilik hastanedeyken ağzını kapalı tutmayı tercih etti. "Madem iyisin o halde buradan sonrasını Dennis halletsin. Sevgilin sonuçta, zahmet olmazsa seni alıp evine götürsün. Biz Jisung'un yanında olacağız."

Seungmin, sandalyesini geriye iterek ayaklandı ve Jeongin'i bileğinden tutarak odadan çıkardı. Bir saniyeliğine arkasını dönüp Hyunjin'e tehdit edici bir bakış gönderdiği de gözünden kaçmamıştı Minho'nun. "Güzel burnumu yamultup elime verdiğiniz için size minnettarım. Hastane masraflarını da karşılarsınız artık."

Hyunjin sinirle gülümseyip göz devirdi. Şu yaşına dek Minho kadar yüzsüz biriyle tanışmamıştı. "Şu saatten sonra benim kapıma gelme Minho. Çünkü benden sana yalnızca zarar gelir." diyerek Minho'nun ağzını açmasına dahi fırsat bırakmadan kapıyı çarptı Hyunjin. Buraya kadardı, vicdanını ve bunca yıllık kardeşlik bağlarını koparıp Minho'yu karşısına almalıydı. Yoksa olan Jisung'a olacaktı.

Hastane odasından çıktığı gibi yakasına yapışan Felix ile afalladı Hyunjin. Yüzlerinin yakınlığı ve Felix'in faltaşı gibi açtığı gözlerinden rahatsızlık duymasıyla onu ittirmeye çalıştı fakat nafileydi. Felix yine bir olayla gelmişe benziyordu.

"Yine ne var? Jisung'u görmem gerek." dedi geçiştirerek. Sevgilisi ve Seungmin çoktan eve varmış olmalılardı, dedikoduları kaçırmak istemiyordu.

Felix onu kolundan yakalayıp bir köşeye çekti. "İşte bu yüzden buradayım. Bak, sana laf anlatmak çok zor bu nedenle beni iyi dinle. Ne yaparsan yap sakın Jisung'a Minho'nun ailesinin dün cenazesinin kalktığını ve buna rağmen onu hastaneye yolladığınızı söyleme, tamam mı?"

Felix ne kadar anlatsa da Hyunjin'in ilgisi kaymıştı bile. Tüm koridordaki bakışları üzerine toplayacak bir çığlık atarak "Tanrım, o kendini beğenmiş moruklar sonunda geberip gitti öyle mi?! Bunu herkese duyurmalıyım." dediği gibi kafasına bir darbe yemişti.

"Aptallık etme Hyunjin. Bana söz ver, bunlar Jisung'un kulağına gitmeyecek. Eğer öğrenirse ne yapar ne eder Minho'yu bulur. Onun hâlâ hislerini gömmediğini biliyorum, Minho için endişelenecek. Sonunda olan yine Jisung'a olur anlıyor musun beni?"

KÖR-MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin