>8<

448 65 59
                                    

Jisung Minho'yu artık gerçekten tanıyordu.

Meydan'ın canlı bölgesine göre daha köşede bulunan bir kafede oturuyordu ikili. Etraf göz alıcı bir aydınlarmaya sahipti, Jisung itiraf etmeliydi ki gece burası apayrı bir güzelliğe bürünüyordu. Karşısındaki  manzarayı önündeki Minho daha etkileyici bir hale getiriyordu.

Aralarında geçen ciddi konuşmadan sonra Jisung en keyifli zamanını Minho'yla geçirdiğini söyleyebilirdi. Minho çok sevimliydi, hem kendisine karşı çok kibardı, hem de sürekli bu şekilde gülümsemesi içini ısıtıyordu Jisung'un.

Gerçekten sevgilisi olsa kim bilir ne kadar uyumlu bir çift olurlardı, bugün birçok insan onlara ne kadar yakıştıklarını söyleyip durmuştu. Hem kendisi Dennis'e göre Minho'yla daha çok ilgileniyordu, o halde onu sevgilisi gibi görmesinde sakınca yoktu. Bugün içerisinde Dennis'i bir kenara bırakıp iyi vakit geçirmeye bakmıştı. Hazır Minho kendisini bu kadar seviyorken onu kaybetmek istemiyordu. Bunun yerine onunla olan sayılı günlerini unutmak istemediği için güzel anılar biriktirmeye çalışıyordu.

Minho'ya sorarsanız hayatının en güzel günüydü. Duomo Meydanı'nda bitmek bilmeyen bir tur atmışlardı, sonra da bu kafeye gelmişlerdi. Minho tüm günü etrafta heyecanla gezerek ve Jisung'la daha fazla yakınlaşmaya çalışarak geçirmişti. Bu süreç içerisinde de bir an olsun elini bırakmamıştı.

Jisung'u şaşırtan şey ise Minho'nun kendine cheesecake almış oluşuydu. Kafeye girdikleri gibi Jisung'a cheesecake çok sevdiği için en iyisinden bir tane almıştı ve sorun şu ki Minho'nun dediği doğruydu, Jisung bir cheesecake bağımlısıydı. Jisung bunun tesadüf olduğuna inanamıyordu ancak belki de Dennis de cheesecake seviyor olabilirdi. Hemen farklı düşünmeye gerek yoktu.

Şimdi ise Minho tüm gün olduğu gibi Jisung'a gerçek dışı anılarını anlatmakla meşguldü. Hepsinin uydurmaca olduğu barizdi, Jisung onu dinlemek yerine güzel yüzünü izlemeyi sürdürüyordu. Minho çok hızlı konuştuğu için bir süre önce pes etmişti, bir bakımdan anın tadını çıkarıyordu.

" sonra da bana oradan atlayamayacak kadar korkak olduğumu söyeyip gülmeye başladılar. Ben zaten korktuğumdan değil, ıslanmak istemediğimden atlamıyordum suya. 20 metre kadar yüksekti ancak benimle dalga geçmeye devam ettikleri için ben de atladım. Canım biraz acıdı çünkü betona atlamak gibiydi, bilirsin fazla yüksek olduğu için derimde kızarıklıklar oluştu ancak sorun değil"

" hm, devam et" Minho ara sıra  Jisung'tan bir cevap almak için duraksıyordu ve Jisung onu böyle geçiştiriyordu.

" yine de hepsinin ağzı açık kaldı, o günden sonra bana korkusuz Minho demeye başladılar. Çünkü ben hiçbir şeyden korkmam" diyerek sahte sevgilisinin karşısında övünüyordu Minho.

" korkusuz sevgilim yakında nefes almayı unutacak. Yavaş ol Minho, ben hiçbir yere kaçmıyorum" Minho'nun nefes almamaktan yüzü kıpkırmızı olmuştu. Aptal gibi kendisine bakınca ister istemez güldü Jisung.

" hey, bence bu kadar yeterli. Kahramanlıklarını sonraya bırak, hadi eve gidelim" diyerek yavaştan ayaklandı.

" ama daha sana arabada nasıl kilitli kaldığımı anlatmadım-"

" yolda anlatırsın. Saat çok geç oldu ve benim uykum var" deyip ayaklanan Jisung'un ardından Minho da daha fazla ısrar etmeyip kalktı.

" uykun geldiyse gidelim, ben seni uyuturum" diyerek Jisung'un boynunu öptü Minho. Bu yorgun olan Jisung'u anında canlandırmıştı. Kalbi anında tekleyen Jisung utançla gözlerini Minho'dan kaçırdığında bir şey fark etmişti.  Gözüne çarpan kişiyle Minho'yu kolundan hafifçe itekledi.

" şey, sen arabaya git, ben az sonra geleceğim" diyerek gözünü ayırmadığı kişiyi takip ederken Minho arkasından seslendi.

" hey Jisung, nereye?"

" ah, lavaboya gitmem gerek, sen git hadi"

Minho omuz silkip kafeden çıkınca kızlar tuvaletine doğru ilerleyen gencin koşarak önüne geçti. Bu yüz oldukça tanıdık geliyordu. Yine de emin olmadan saygısızlık etmek istemedi.

" pardon, adınızı öğrenebilir miyim acaba?" dedi yumuşak bir sesle. Oysa kıza burnundan soluyarak bakıyordu.

" neden öğrenmek istiyorsunuz?" dedi genç kız Jisung'un sinirlerini hoplatan bir sesle.

" hiç, sadece soruyorum" dedi Jisung gülümsemeye çalışarak.

Kız anında gözlerini devirip yanından geçmeye kalkıştığında Jisung onu pek de kibar olmayan bir şekilde durdurdu. Kızı sımsıkı kolundan tutuyordu.

" Dennis sensin öyle değil mi?" Kızın yüz ifadesinin hemen değiştiğini görünce bir şeyler çevirdiği anlamıştı. " Lee Minho'nun şu mehşur sevgilisi. Hani şu ağır bir kaza geçiren sevgilisini yolun ortasında bırakıp giden Dennis" dedi imada bulunarak. Kıza nasıl gıcık olduğu belliydi.

" evet benim" dedi duruşunu dikleştirerek. " sen kimsin, ne istiyorsun benden?"

" hm, bir gariplik var. Ben de Lee Minho'nun sevgilisiyim, tesadüfe bak!" dedi dalga geçerek.

" ne! Bakıyorum da Minho benden sonra hemen birini bulmuş" Kızın pek taktığı söylenemezdi, şaşırmış gibi davranıyordu sadece. Aslında bundan haberi vardı.

" onu sana sormalı. Minho gibi birini başka bir adamla mı aldatıyorsun yoksa, onun seni ne kadar sevdiğinin farkında değil miydin? Bak şimdi kapıldı, benimle daha mutlu"

" peki, artık gidebilir miyim?" dedi bir kez daha Jisung'u ittirerek.

" hayır gidemezsin. Dinle beni, Minho'dan uzak duruyorsun. Zaten o umurunda değilse neden ondan ayrılmadın. Yoksa vicdanına mı ağır geldi?"

Kız gittikçe panikliyordu. " bu seni hiç ilgilendirmez! Minho'yu hiç sevmedim, hâlâ da sevmiyorum. Sana kaldı işte. Benden daha ne istiyorsun?"

" neden yaptın? Bunu merak ediyorum" dedi söylemesi için sesini biraz daha alçaltarak.

Kız ise çemkirmeyi bırakmıştı. Sakince konuşmaya karar verdi. " öyle olması gerekti ancak artık gerekmiyor"

" alacağını aldın mı yani?"

" hayır almadım. Daha doğrusu almadık. Artık bana ihtiyaçları kalmadı, sana ihtiyaçları var"

" o ne demek?"

" iyi şanslar Han Jisung" dedi ve Jisung'u yanından aceleyle geçip gitti Dennis. Yanına gelen Minho'ysa hiçbir şeyden habersizdi. Dennis ona nefret dolu bakışlar atıyordu. Jisung'un kafası ise artık çok daha karmaşıktı.

Dennis onu tanıyordu.

...

KÖR-MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin