>23<

265 32 47
                                    

-Bir hafta sonra-

Onu ölüm döşeğinde bırakan, basit bir vedayı bile hor gören, düzenbaz bir piç olsa da Seo Changbin'i hâlâ unutamıyordu Minho. Onunla geçirdiği son anlar, zehrin vücudunu uyuşturup gözlerini körleştirdiği o kıymetli anlar Minho'nun zihninde bozuk bir kaset gibi tekrarlanıp durdu. Bu anılar onda kabuk bağlamayan derin yaralar açsa da Minho'nun asıl kimliğini oluşturan ve onu tamamlayan anılardı bunlar. Hastalığın etki edemediği kadar kalıcı ve yalan payı barındırmayan nadir anılarındandı.

" onunla her hafta sonumuzu gölde geçirirdik. Tam burada oturuyordum işte, o hep kırık çıtanın olduğu tahta parçasının üzerine otururdu çünkü benim düşmekten korktuğumu biliyordu. Akşama kadar birsürü kova doldururdu ancak ben bir tane bile balık tutamazdım. Sonra kavga çıkarıp eve giderdim, o ise yol boyunca arkamdan beni takip ederdi. Ertesi gün sanki kavga çıkaran ben değilmişim gibi bir özür beklerdim ve barışırdık"

Minho oltasının ucuna konserve yemlerden birini bağlarken her ne kadar acemi olsa da Hyunjin'e oltayı nasıl kullanacağını gösteriyordu. " balık tutmak sabır gerektiren bir iştir Hyunjin, belki de saatlerce başında bekleyeceksin ama oltan kıpırdamaya başladığında beklemene değecektir"

Dünden beri ağzını bile açmayan Hyunjin onay vermek yerine bir kez daha başını salladı. Minho onun durumu için içten içe endişe duysa da belli etmemek için konuyu değiştirip burada, Como Gölü'ndeki anılarını anlatıp Hyunjin'in kafasını meşgul etmeye çalışıyordu. Ne yazık ki Hyunjin'in yüzünde bir mimik bile oynamadı.

Minho aldığı karar doğrultusunda Jisung'un da onayıyla bir süre ayrı kalmanın ikisi için de uygun olacağı kanaatina vardılar. Minho bu süreci Hyunjin ile geçirip onu iyi hissettirene kadar devam ettirecekti ve Jisung, Minho'yu sürekli düşünmeye ara vererek spor merkezine geri dönecek ve arkadaşlarıyla buluşarak onlarla vakit geçirecekti. Her ne olursa olsun ikisi ayrı kalmaya alışmalıydı çünkü bu gidişle birbirlerine fazlasıyla bağlanacaklardı. Ve Jisung bundan korkuyordu.

Bu nedenle Jisung'u sabahın ilk ışıklarında kaldırıp Jeongin'in evine bırakmış, ardından Hyunjin'i tabiri caizse sürükleyerek göl kenarına getirmişti. Hyunjin başta mırın kırın etse de şimdi bacaklarını suya sokarak sallıyor ve oltasını sımsıkı tutarken bir hareketlilik sezmeyi bekliyordu. Minho çenesini biraz kapalı tutsa gün doğumunun eşsiz görüntüsüne odaklanabilir ve manzaranın tadını çıkarabilirdi. Ama Minho susmak nedir bilmiyordu.

"-ve bir gün kayalıkların üzerinde içiyorduk, ne için tartıştığımızı hatırlamıyorum ama ailemle kavga ettiğimde buraya gelirdik ve muhtemelen konumuz buydu. Kayık sürüklenip kayalıklara vurduğu an hiç beklemeden ona binmiştik. Changbin kürekleri kullanmayı biliyordu, beni neredeyse karşı yakaya kadar götürdü ancak dönüş yolunda kürekleri elime tutuşturdu. Emin ol onları çekmek sandığından daha zor"

Hyunjin anlamıyordu. Minho, Changbin onu zehirleyip ortadan kaybolduğundan beri ona adını ağzına almayacak kadar nefret duyardı. Hyunjin için korkunç bir görüntüydü, Minho nefes almakta güçlük çekerek arabanın koltuğunda yardım dilenirken Hyunjin son anda yetişmişti. Eğer ki bir dakikadan daha kısa bir süre gecikseydi ailesinden son parça olarak gördüğü Minho'yu kaybedecekti. Bu nedenle ona bu korkuyu yaşatan Changbin'den hiç haz etmezdi Hyunjin.

" şu adamı bana anlatmayı kes Minho. Onu hâlâ özlüyor musun cidden, sana inanamıyorum. Kendine haksızlık ediyorsun, Changbin dediğin adam bir canavar. Seni ne hallere düşürmüştü hatırlamıyor musun?" Hyunjin katlanamıyordu, Minho'nun Changbin'e olan anlamsız aşkından bıkmıştı. Onun tanıdığı Minho ihanete uğradığında kan dökmeden işini bitirmezdi. Changbin'i hâlâ herhangi bir yerde elini kolunu sallayarak geziyor olabileceği Hyunjin'i çıldırtıyordu.

KÖR-MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin