Nedim
Bu gece zaman geçmek bilmiyor. Şu hale bak, saat kaç olmuş hanım efendi arama zahmetinde bile bulunmuyor. İnadına yapıyor adım gibi biliyorum. Ev gittikçe küçülüyor sanki sanki, daraldım. Bir şeyleri vurup parçalayasım var. İçten içe pusuya yatmış öfkem ben bastırdıkça içimde büyüyor.
Aklım Ceren de, sabah bir gitti, gidiş o gidiş. Kaç kere aradım, açmıyor. Telefonu yann da süs diye mi taşıyor bu kız, anlamıyorum ki?
Sinirden ağzım dilim kurudu. Yatak odamda geceleri kafam attığında rahatlamak için küçük bir mine dolap yaptırmıştım. Tam da bu günler için. Mini dolabı açıp, aradığım içkiyi aldım. Bardağa boşalttım. Şişeyi bırakmadan, dolu bardağı kafama diktim. Boğazımdan aşağı yakarak inen içki, iyi hissettirdi bana, rahatladığımı hissettim. Boşalan bardağı tekrar doldururken, dışardan araba sesi geldi kulağıma. Şişeyi kenara bırakıp, yarım dolan bardak elimde, yatak odasının dev camlarına yürüdüm hızla.
Perdeyi araladığım da, bahçede sarı taksiden inen Cereni gördüm, inerken eteğinin açılması gözümden kaçmadı, arka arkaya yüz kızartacak küfürleri sıralarken buldum kendimi. Kim bilir kaç kişi gördü bu manzarayı, bunun düşüncesi bile, beni delirtirken gerçek olma ihtimalini düşünmek istemiyorum. En azından akıl sağlığım için düşünmemeliyim.
Dışardan topuklu ayak kabı sesi duvardaki saatin saniyesiyle yarışıyor adeta. Elimde varlığını unuttuğum bardağı gözüm ilişti, odanın kapısı gürültüyle açılırken yarım bardağı kafama dikiyordum o esnada.
Arkamı dönmedim. Oda da çıt sesi yok, iğne düşse yere duyulur. Onun konuşacağı yok, e tabi Harun mu her ne boksa, konuşmuştur konuşacağı kadar. Bak yine o it, aklıma geldi, kan beynim sıçradı. Yüzüme kondurduğum sahte tebessümle arkama dönüp, biricik karımı pardon yani arkadaşımı karşıladım.
- Karıcım, pardon karıcım dedim. Eks karım yeni arkadaşım, hayırdır erken geldin, saat daha gecenin birine geliyor. Biraz daha kalsaydın keşke, zahmet edip gelmişsin.
- Uzatacak mısın Nedim?
O kadar laf söylüyorum, aldığım cevap soğuk bir iki cümle. Eğilip ayağındaki ayakkabıları çıkarırken, saçları önüne döküldü. Gözlerim kısıp izledim bir kaç saniye güzel saçlarını. Eline aldığı topuklarla yatağa doğru yürüyüp, ortasına oturdu. Ayakkabıları yatağın kenarına koydu. Yatağın içine girip yorganı boğazına kadar çekip, küçücük oldu bedeni, koca yatakta.
Bu mu yani? Hiç konuşmadan yatıp uyuyacak mı? Ben burada saatlerdir onu bekledim, adamlarımı saldım, bakmadıkları mekan kalmadı. Gece yarıları geliyor eve, hiç bir şey olmamış gibi yatıp uyuyor.
- Ceren kalk!
Bağırmamak için kendimi güç tutuyorum. Sağol bu konuda yardımcı olmuyor. Oflayarak üstüne çektiği yorganı, attı üstünden, gözlerini devirdi ağzının içinde konuştu, kısık sesle konuşsa da, ne dediği anlaşılıyordu.
- Ya sabır, ne istiyorsun Nedim ya?
Sakin ol oğlum, derin nefes al önce? Tatlı dille halletmeyi dene öne, dedim kendime.
- Gecenin bu saatinde eve gelemezsin, dışarıda iti var uğursuzu var, ya başına bir şey gelseydi? Hiç mi düşünmüyorsun bunları? Dışarı çıkacam dedin, ses etmedim. Elin itiyle bulaşacam dedin, yine ses etmedim. Ama geç saatlere kadar orda burada dolaşamazsın. O kadar da uzun boylu değil.
Rahatladım. Kendine gelsin artık.
- Saçmalama nedim ya, gören de kıskanıyorsun sanacak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Geceyi Unutma (Ara Verildi)
FanfictionCeren ne olduğunu anlamamış neden müziğin kesildiğini düşünürken, Islak ayakkabılar şaşkın bakış açısına girer, başını yavaşça kaldırıp baktığında, biraz kibir, biraz da öfkeyle harmanlanmış bir çift karanlık gözlerle kesişir kendi masum gözleri. ...