- Önce bize üç kahve getiriyorsun, sonra da biz kahvelerimizi içerken, sende kahve lekelerini temizleyeceksin anladın mı?
Cemre yaşadığı aşağılanma karşısında gözleri sinirden yaşarırken, yanaklarından aşağıya akmasına mani olamaz. Bir sevdiği adama bir de koltuk ta oturan kardeşine bakar.
İçinde yanan öyle bir ateş vardır ki, bir bıraksa ateşi kıskançlığından beslenen fesatlığıyla günden güne büyüttüğü ateş kor olup bu evi kendisiyle birlikte herkesi yaksa bile durulacak gibi değil.
Cemre Nedime bakarak duyduklarının şaka olmasını diler.
- Anlamadım?
Nedim koltuğa oturup ayak ayak üstüne atığın da, kibirli bir halde koltuğa kurularak cemreyi baştan aşağı alaycı gözlerle süzer.
- Demek anlama kıtlığı da var sende? Sen bu kafayla nasıl avukatlık kazandın, şaşırdım doğrusu?
Ceren film izler gibi bir köşe de ablasının Nedimle konuşmasını bir süre izler.
Oturduğu yerden rahatsız olunca, mutfağa gitmek için ayaklanır. O sıra da sert bir ses duyulur salonda.
- Sana kim kalk dedi yerinden. Birine kahve getir derim aval aval bakar yüzüme diğerine otur derim tam tersini yapar, sizin kardeş olduğunuza inandım şimdi.
Ceren gerisin geri koltuğa çökerken, Cenk iki kardeşe bakıp keyifle güler, o da nedime katılmaya karar verir.
- Eeee cemre hanım, yazılı davetiye mi bekliyorsun kahve yapmak için. Hadi bakalım üç kahve marş marş istikamet mutfak.
Cemre ikinci kez aldığı emirle el mecbur mutfağın yolunu tutar. Cemre kahveleri yapıp fincana koyarken, kendisi değil de kardeşi koltuk da oturuyor diye sinirden onun fincanına tükürür. Fesat gülüşüyle mırıldanır boş mutfakta.
- Afiyet olsun kardeşim.
Ceren ablası gelene kadar salonda oluşan sessizliğe bir anlam veremez, ne zaman kalkmaya yeltense, Nedim resmen bakışlarıyla yerine mıhlıyor genç kızı, Cenkte bunu görünce her defasında gülmeden duramaz genç kıza.
Nihayet cemre elindeki tepsiyle girer içeri, önce Nedime verir fincanı, sonra cenke döner, cenk cerenin kine uzanınca, cemre hemen müdahale eder duruma.
- Yok o o değil, öb..öbürünü alın.
Cenk kızın telaşlı haline anlam veremez, ilk seçtiği fincanı alırken söylenir cemreye.
- Sana mı soracam hangi fincanı alacağımı, işine bak sen.
Cemre genç adamın tükürüklü fincanı içmesini şaşkınlıkla izler, Nedim boğazını temizler gibi yapınca cemre nolduğunu anlamak için Nedime döner, Nedim gözüyle cereni işaret eder. Suratı bir karış cenk için ayırdığı kahveyi kardeşine uzatır o sırada Cenkin hırçın çıkan sesi duyulur.
- Bune kızım!!! Annen sana hiç mi kahve yapmayı öğretmedi. Berbat bir tadı var.
Nedim de bir yudum alınca beğenmez. Kızı bakıp soğuk bir sesle konuşur.
- Kahve yapmayı beceremedin bari temizliği iyi yap, hadi..
Cemre yüzü düşük bez almak için gider mutfağa.
Ceren içmediği kahveyi masanın bir köşesine bırakırken oturmaktan sıkılmış bir halde cenke bakıp.
- Ben artık kalksam işlerim var.
Nedim söze girer hemen.
- Hayırdır ne işi bu, dünyayı kurtaracaksın da bizim mi haberimiz yok. Tabii temizlik zor iş, bir bezi eline alıp iki eşya temizlemek çök zor olmalı, Allah başka dert keder vermesin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Geceyi Unutma (Ara Verildi)
FanfictionCeren ne olduğunu anlamamış neden müziğin kesildiğini düşünürken, Islak ayakkabılar şaşkın bakış açısına girer, başını yavaşça kaldırıp baktığında, biraz kibir, biraz da öfkeyle harmanlanmış bir çift karanlık gözlerle kesişir kendi masum gözleri. ...