Cemre
Hemen bizim özgeyi aramam lazım. Annem odamdan çıkar çıkmaz aradım meşgule attı, uyuz kız niye açmadıysa, yarın bizim buralara yakın bir pastanenin adresini verdim. Gelsin de konuşalım özledim ya iki laflarız bir şamata yaparız. Telefonla işim bitince yatağımın üstüne uzandım.
Gözlerim tavana dikip derin nefes verdim çiğerlerimden dışarıya, acaba şimdi napıyor.
Onun yanında, onunla aynı yatakta.. Hayır hayır, kendime bu işkenceyi yapmayacam. Ayrılacaklar. Nedim bana gelecek, nedim bana gelmek zorunda.. Başka türlüsü mümkün değil. İzin vermem.
........
Ceren
Nedim oturmuş yatağın karşısındaki siyah deri koltuğa kucağında leptop umrunda mı ceren ne halde, ay ceren sıkılıyor mu sıkılmıyor mu? Hiç düşündüğü yok. Bunaldım. Saat de daha gecenin 10'u bu saat de ne işi yapıyor bu adam, gözüne de takmış gözlük dosyaları incelerken, gözlük burnunun tam ucuna kadar inmiş bilmem nasıl görüyor öyle, arada kaşları yukarı kalkıp iniyor, bu hali çok havalı duruyor be..
Ay ben şimdi bu adamla evliyim dimi.. Kendimi bazen rüya da gibi hissediyorum. Sanki bir şey olacak da bu büyü bozulacak, ve ben kendimi yine işten yorgun argın, ayakları yara bera içinde topallayarak gecenin bilmem kaçında evine giren o kız olacam.
- Ceren...
Nedimin sesini duyunca daldığım geçmişin kuyusundan silkinerek çıktım. Bana gözlerini dikmiş soru sorar gibi bakınca, dudaklarımı büzüp bir yandan parmaklarımla oynarken, bezmiş bir sesle.
- Sıkıldım. Yok yok bayağı sıkıldım Nedim. Ya çok sıkıldım yaaa.. Sen de gömüldün o kağıtlara, napıyım ben. Duvarlara mı konuşayım. Bu gidişle onu da yapacam merak etme.
Ben kızar sandım, tam ters söylediklerim hoşuna gitmiş gibi, gülmesin mi? İnci gibi dişleri parlıyor gülünce onu fark ettim. Ne garip evlendiğim de tamamen bana yabancı olan adam, gün geçtikçe hakkında yeni yeni şeyler öğreniyorum.
- Bekle benim bir fikrim var.
Koltuktan kalkıp, yatak odanın kütüphaneye giden kapısını açtı, gözden kayboldu. Neden gitti ki oraya?
Çok geçmeden elinde siyah bir kutuyla geldi, ben ona şaşkın gözlerle bakarken, o yatağın diğer köşesine oturup kutuyu aramıza koydu, siyah kutuyu açtığın da santraj tahtasını görmem bir oldu. Yok artık santraj mı oynayacaz. Nasıl oynanıyor bu, kesin zordur. Nedim hiç üşünmeden bana nasıl oynanacağını harfiyen anlattı. Çarpın taplosu gibi...
Oyun başladı, ilk hamlemizi yaptık, o piyonu nu öne sürü bende, atı çıkardı ortaya oyun bir süre böyle gitti, bir baktım bende az taş kalmış. Nedimin hepsi duruyor, haksızlık bu.
- Çocuk gibi suratını düşürme be kızım. Alt tarafı oyun.
Demesi kolay, oyunda olsa kaybetmeyi sevmiyorum. Kalemi L şeklinde öne sürdüğüm de, Nedimden hemen itiraz geldi.
- Hayır Ceren! Kale L gitmez, ya çapraz ya dümdüz öne ya da yana.
Of ya.. Niye bu kadar karışık, yana kaydırdım birden Nedimin sevinç çığlığını duydum.
- Şah-Mat. Bu oyun burada biter.
Hiç sevmedim ben bu oyunu hemde hiç.. Boğazımın kuruduğunu hissedince, gözüm odanın içinde yatağımızın köşesinde duran sehpaya gitti. Tabii su yok, oflayarak odadan çıkmak için kapıya yönelirken, Nedime arkamı dönmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Geceyi Unutma (Ara Verildi)
FanfictionCeren ne olduğunu anlamamış neden müziğin kesildiğini düşünürken, Islak ayakkabılar şaşkın bakış açısına girer, başını yavaşça kaldırıp baktığında, biraz kibir, biraz da öfkeyle harmanlanmış bir çift karanlık gözlerle kesişir kendi masum gözleri. ...