Lale

485 268 259
                                    


21. Bölüm: Lale

---

Hayatta neler olacağı, bir gün sonra, hatta bir saat bile sonrasında sizi nelerin beklediğini bilmiyorsunuz değil mi?

Hiçbir şeyin garantisi yok hayatta. Aldığın nefesin de, mutluluğunun da, hiç zarar görmeyeceğinin de.

Mutluğumuzun, heyecanımızın, öfkemizin, üzüntümüzün bir sürekliliği yok. Bu hayat bana bunu öğretti. Güldüre güldüre, ağlata ağlata öğretti.

Daha bir saat önce üzgünken, ağlıyorken; bir saat sonrasında gülebiliyoruz.
O zaman söylesene bana, gelip geçici şeyler uğruna üzülmek, ağlamak, kendini mahvetmek neye yarar?

Ben söyleyeyim, hiçbir şeye yaramaz. Aksini iddia etme.
Evet sana söylüyorum. Yanına bakma. Arkana bakma. Sana söylüyorum bunları.

Geçiyor bir tanem. Üzüntüler, mutluluklar, heyecanlar, öfkeler, korkular geçiyor. Her şey gelip geçiyor. Biz bile..

İçimdeki tarif edilemez mutlulukla Emre'nin odasına girdim. Yatağı toplu, oturur vaziyette poşetlerin içinden yemekleri çıkarıyordu.
"Selam."
"Selam. Hoş geldin."
"Hoş buldum."
"Biraz baş başa kalalım istedim. Gel, yanıma oturabilirsin."

Gülümseyerek yanına oturdum.
"Kolun nasıl?"
"Gayet iyi. Bak sana ne istedim."

Merakla poşetin içine çevirdim gözlerimi. Beraberinde Emre poşetten iki tane plastik tabak çıkardı.
Puding. Bana puding almış...

"Puding!"
"Evet!"
"Sevdiğimi nereden biliyorsun?" dedim küçük bir çocuk merakıyla.
"Bilirim ben. Hem de çilekli!"

İkimiz de gülerken ona döndüm.
"Teşekkür ederim Emre. Çok tatlısın."
"Puding kadar mı?"
"Hayır!"
Emre yüzünü asıp üzgünce suratıma bakarken kahkaha attım.

"Küçük bir çocuktan farkın yok Emre!"
"Ama puding daha tatlı dedin."
"Tamam tamam. Sen daha tatlısın."

Yüz ifadesi anında değişti.
"Biliyordum!"

Ona gülümseyip yemek paketlerini açmaya başladım.
Çorba, köfte ve pilav vardı.
"Şey, sana sormadık ama... Umarım seviyorsundur bunları."
"Seviyorum!" dedim büyük bir heyecanla.
"Güzel o zaman."

İkimiz de yemeklerimizi yedikten sonra paketleri topladım.
Sessiz geçen bir süre sonra Emre konuşmaya başladı.

"Nasıl oldu Kumsal? Kendine geldiğinde neredeydin? Kötü davrandılar mı sana?"

Bir anda duraksadım. Elbette soracaktı bunları, elbette anlatacaktım ama o anları hatırlamak bile istemiyordum.

"Ben... Gözlerimi açtığımda odadaydım. O evde. Elim veya kolum bağlı değildi ama kapı kilitliydi. Camlar da çivilenmişti. Sonra içeri Ömer diye biri girdi. Sonra... Sanem. Kötü bir şey yapmadılar.
İlk başlarda konuşmadı pek. Ben seni aradıktan sonra anlattı olayı. Tabi bilmiyordum hiçbir şey. Ben de ilk defa duymuştum. Babamla sevgililermiş lisedeyken. Hamileymiş. Bu sırada annemle babam birlikteymiş falan... Sonra düşük yapmış, bu yüzden o da bana zarar vermek istiyormuş. Daha çok ve daha karışık anlattı ama kısaca böyle işte.
Annemle konuştum. Olaylar tam olarak Sanem'in anlattığı gibi değilmiş. Babamdan değil, başka bir adamdan hamile kalmış, tabii babama olan takıntılı aşkı gerçek.
O kadar saçma şeyler yaşadım ki..."

Ağrıyan başımı ellerimin arasına aldım.
"Biliyorum Kumsal. Biliyorum..."

Sağlam olan kolunu omzuma sardı.
"Daha iyi olacaksın. Daha iyi olacağız."
"Olacak mıyız gerçekten?"
"Olacağız Kumsal. Söz veriyorum."
Mavi gözlerine baktım. Havanın karanan saatinde bile parlayan gözlerine.

Mavi HayalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin