Sürpriz

332 148 256
                                    


22. Bölüm: Sürpriz

---

Gözlerimi kapattım. İnsan gözlerini kapatınca daha iyi görmez mi?

Ruhunu, hislerini, kalbini, söylemek isteyip söylenmeyen cümleleri görmez mi?
Hepsi o zaman gözlerinin önüne gelir.

Gözlerimizi kapattığımızda karanlık, simsiyah bir şey gördüğümüz söylenir. Veya... Hiçbir şey göremediğimiz.
Oysaki herkesin gördüğü şey başkadır. Herkes karanlık görmez. Kimisi sevdiğini görür, kimisi yaşadığı bir ânı, kimisi ise yaşamadığı bir ânı...

Ama önemli olan görmektir. Eğer gözlerini kapattığında simsiyah bir şeyle karşılaşıyorsan sorun var demektir. Gözlerini kapattığında ruhunu hissetmen gerekir. Duygularını görmen gerekir. Kendini görmen gerekir. Sessiz karanlığı değil.

Bazen benim de karanlığı gördüğüm oldu. Dibe vurduğum. O dipte hiç ışık yoktu, ses yoktu, duygu yoktu. Ama sonra silkelendim, kendime geldim. Ayağa kalktım. O dipten çıkardım kendimi. Omzumu kendime yaslayarak...
Ve artık gözlerimi kapattığımda karanlığı görmüyorum.

Ben gözlerimi kapattığımda babamı görürüm genelde. İlk aşkımı. Onun gülümseyen yüzünü... Yanında annem... Bazen ise hayallerim gelir gözümün önüne.

Şimdi... Şimdi gözlerimi kapattığımda kimi gördüm biliyor musunuz?
Babam, babamın yanında bir silüet var. Emre...

Hayatıma girdiği ilk andan beri orada sanırım.

Bu gece... Bu gece gözlerimi kapattığımda, uyuyakaldığımda gördüm onu. Tatlı gülümsemesi ile bakıyordu bana. Üstelik babamla da çok iyi anlaşıyorlardı. Konuşuyorlardı ama duyamıyordum onları.
"Yanınıza gelmek istiyorum!" diye haykırdım ama duymadılar beni.
Babamın gülümsediğini gördüm, mutlu olduğunu...

Gözlerimi araladım. Emre'nin hasta yatağındaydım ama Emre...
Kafamı çevirince koltukta kıvrılmış, uyuduğunu gördüm.

En son gece sohbet ediyorduk. Uykumun geldiğini anlamıştı. Saatlerce konuştuktan sonra "Sen burada uzan, sen uyuyunca ben de burada uyurum." demişti.
Ama koltukta uyumuş...

Dün gece... O kadar güzeldi ki...
Sanırım ilk defa bu kadar uzun konuşma fırsatımız olmuştu. Birbirimiz hakkında bildiğimiz, bilmediğimiz her şeyi konuştuk. Saatlerce...

Emre'nin anneannesini tanımıştım. Belki tanışmamıştım evet ama tanıdım. Emre'nin ailesine hayran kaldığımı inkar edemeyeceğim sanırım.

Emre'nin çocukluğunu da tanıdım. Aslında çok yaramaz bir çocuk değilmiş. Ben her ne kadar aksini düşünsem de...

Ve o da benim çocukluğumu tanıdı. Arkadaşlarımı, ailemi, hislerimi...
Daha fazla yakınlaştık sanki dün gece.

Önceki hayatlarında karşılaşmış olan ruhlarımız oturup saatlerce konuşmuş ve ikizini, eşini bulmuş gibi.
Çünkü ben böyle düşünüyorum. Ruhlarımız buldu bir kere birbirini. Beraberiz ve hep beraber olacağız.

Kalkıp ayakkabılarımı giydim ve çantamdan telefonumu çıkardım. Saat dokuza geliyordu.
Annem ve Ecem mesaj atmıştı. Onlara hâlâ hastanede olduğumuzu haber veren bir mesaj attım.

Telefonu tekrar çantama koydum ve yatağı düzeltecektim ki Emre'nin hareketlendiğini fark ettim. Yavaşça gözlerini araladı ve beni gördü.
Bana baktığında gözlerinin parladığını görebiliyordum. Bakın, bu bambaşka bir boyut...

Ve size sözüm olsun pudinglerim, sizler de bir gün size bakınca gözlerinin parıl parıl olduğu biriyle karşılaşacaksınız.
Söz. Kumsal sözü olsun bu da.

Mavi HayalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin