Kurtuluş

608 400 164
                                    


18. Bölüm: Kurtuluş

Peki ya... Sonrası?

---

Sanem odadan çıktıktan sonra kalkıp pencerenin önüne gittim.

Acaba Emre zamanında gelecek miydi? Zamanında burada, yanımda olacak mıydı? Tek başına mı gelecekti, yanında birileriyle mi? Annemin haberi var mıydı? Peki ya Ecem? Polise haber vermiş miydi?

Aklımda onlarca soru birbirini kovalarken Emre'nin sözlerini düşündüm. "Seni seviyorum Kumsal. Çok seviyorum."
İyi ki... İyi ki hayatıma girmişti. Ben Emreden önce de yaşıyordum. Nefes alıyordum, yemek yiyordum, okula gidiyor, sevdiğim şeyleri yapıyordum. Ama sanki... Sanki o hayatıma girdiğinden beri... Ben tüm bu yaptıklarımı daha büyük hevesle, daha büyük heyecanla yapıyordum. Artık aldığım her bir nefesin ayrı bir anlamı vardı. Artık kalp atışlarım değişmişti, hepsinin ayrı bir anlamı vardı.
Ayrı ve özel...

Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Güneş batmak üzereydi. Saatlerdir buradaydım. Hava da soğumuştu. O an batmakta olan güneşe çevirdim gözlerimi.
Sanki dünya aşıktı güneşe. Güneşi görebildiği yerleri sıcak, rengarenk iken, göremediği yerler soğuk ve bir o kadar renksizdi. Güneşi görebildiği yerlerinde yapraklar yeşil, çiçekler varken, göremediği yerlerde yapraklar solup yerlere dökülüyor, çiçekler olmuyordu.
Dünya aşıktı güneşe...

Düşüncelerimi kenara bırakınca epey acıktığımı fark ettim. Sanem bana yemek getirmeyi teklif ettiğinde reddetmiştim. Güvenemiyordum. Emre gelene kadar dayanabilirim sanırım.

İçimdeki umutla Emreyi bekliyordum. Umarım tek başına değildir. Umarım yanında polisler vardır. Ve... En önemlisi, beni bulabilecek miydi?
Burada yaklaşık on tane ev vardı. Hangisinin içinde olduğumu nasıl anlayacaktı?

Derken... Evlere uzanan yolda bize doğru yaklaşan arabaları gördüm.
İki polis arabası ve arkasında üç araba daha... Emre'nin arabasını gördüm.
Camı açmayı denedim fakat çiviyle sabitledikleri için açılmıyordu. Manyaklar.

Tek aklıma gelen şey cama yapışıp elimi ve kollarımı sallamaktı. Beni görebilmeleri için...
Arabadan inerlerse cama vurup dikkati çekebilirdim. İçeridekiler duymazsa...

Biraz ilerledikten sonra arabalar durdu. İlk inanın Emre olduğunu gördüm. Ben cama vurup beni görmesini beklerken bir anda kafasını kaldırdı ve beni gördü.

Dağılmış saçlarını, gözlerindeki yorgunluğu görebiliyordum. Ve... O en sevdiğim gülümsemesi... Beni görür görmez ortaya çıktı.

Birkaç kişi daha ve polisler de inmişti arabadan. Onlara dönüp bir şeyler söyledi ve hepsi aynı anda kafasını kaldırıp bana baktı. Ben onların sıradaki hareketini beklerken bir anda odanın kapısı açıldı. O sırada bir ses duydum. Silah sesi...

Odaya giren, içinde Ömer denen kişinin de olduğu adamlar beni kolumdan tutup hızlıca odadan çıkarırlarken bir silah sesi daha duydum...

Kalbim deli gibi atıyorken adamlar beni alt kata sürüklüyorlardı.
"Ne oluyor? Beni nereye götürüyorsunuz? O silah sesleri neydi?"

Cevap vermeden beni bir odaya soktular. Sanem oradaydı. Odada bir o tarafa bir bu tarafa hızlıca yürüyordu.
"Lanet olsun! Bizi nasıl buldular?"

Sanem bağırarak konuşurken ona bakmadım. Benim aklım silah seslerindeydi. Kim ateş etmişti? Birine bir şey olmuş muydu?

Sanem odadaki dolaptan bir çanta çıkardıktan sonra beni tekrar kolumdan tutup dışarı çıkardılar. Giriş katındaydık. Sanem hâlâ odadan çıkmamıştı. Beni arka kapıya doğru götürürlerken birkaç silah sesi daha duydum. Çok yakınımdan...
Yanıma baktığımda adamlardan iki tanesinin yerde olduğunu gördüm. Ömer... Ömer de yerde kan içindeydi.

Arkama baktığımda bir polis ve daha önce Emre'nin yanında gördüğüm iki arkadaşını gördüm.
"Kumsal! Bize doğru koş!"

Hâlâ yaralanmamış olan Sanem'in adamı kolumdan çekip kapıdan çıkarmak üzereyken geri çekilip onu ittim ve arkama dönüp Emre'nin arkadaşlarının yanına koştum.

Diğer polisler yanımdan geçip az önce içeride olduğum odaya girerlerken Sanem'in sesini duydum.
"Allah kahretsin!"

Yüzümdeki zevk dolu gülümsemeyle önüme döndüm.
"Kumsal, iyi misin kızım?"
Orta yaşlardaki polis memuruna iyi olduğumu söyledikten sonra Emrenin arkadaşlarına döndüm. Biri Keremdi ama diğerinin adını hatırlamıyordum.
"Çok şükür Kumsal. İyi misin? Bir şey istiyor musun? Gel otur şöyle."
"Emre... Emre nerede?"

Kerem ve diğer arkadaşı birbirlerine bakarak başlarını öne eğdiler.
"Kumsa-"

Ve ben... Yere yığıldım.

Mavi HayalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin