11. Bölüm

281 10 3
                                    


Ben Pera, soy adım yok çünkü bir babam yok. Kendimi bildim bileli bu yetimhane benim evim. Herhangi bir aile tarafından sahiplenilmediğiniz sürece 19 yaşına kadar burada kalmaya devam ediyorsunuz.

Fakat bu kural benim için geçerli değildi. O zamana kadar bir ailen yoksa o saatten sonra da olmaz. Beni kimse sahiplenmek istemedi, davranışlarım kimsenin istemeyeceği kadar kabaydı. Ama ben 19 yaşımdan sonra da bırakılmadım, 21 yaşındayım ve hala buradayım.

Sebebini ben de bulamadım ama bulduğum bir şey vardı o da buradan çıkmamın tek yolu kaçmak olmuştu, hem de arkamda bırakamayacağım kadar çok sevdiğim ve kardeşim olarak gördüğüm 15 yaşındaki bir kız çocuğu ile kaçacaktım. Asla onu bu cehennemde bırakmak gibi bir niyetim yoktu. Yeni hayatıma giren ve benden yalnızca üç yaş büyük biri de planımıza ortak olmuştu. Hatta planımıza yön vermişti. Umuyorum ki Pera bu planınız yolunda gitsin, iyilikler seninle olsun..

*

Gözlerimi açtığımda hücrede tek başıma olduğumu fark ettim. Olduğum yerde doğrulup gözlerimi ovdum. Ayağa kalktım ve kapının önüne gelip demir parmaklığın olduğu aralıktan koridora baktım. Görünürde kimse yoktu, arkamı dönüp bu küçük hücrede bir duvardan diğer duvara yürümeye başladım. 

Bir kaç dakika sonra ayak sesleri duydum ve kapıdan tekrar baktım. Buraya doğru yürümekte olan Damien'ı gördüm. Geri çekilerek "Kahretsin." diye söylendim. Damien kapıyı açarken ellerimi göğsümde birleştirmiş ona bakıyordum.

Kapıyı açıp içeri girdiğinde şaşırmış gibiydi. "Uyanmışsın, ben uyandıracaktım tüh.." dedi dalga geçer gibi. Gözlerimi devirerek, "Sabah sabah seni hiç çekemeyeceğim Damien." dedim. Bana doğru bir adım attığında gözlerinin içine sertçe bakıyordum. "Benden korkuyor musun?" dedi büyük ciddiyetle. "Senden tabii ki korkmuyorum. Başımı hep belaya soktuğun için senden uzak durmaya çalışıyorum." dedim. Cevap vermesine müsaade etmeden devam ettim, "Ve sana karşı oluşan tek hissim nefret." dedim. Verdiğim cevap karşısında afallamış gibiydi.

Gözlerini kısıp iki adım daha yaklaştı. Tam konuşacağı sırada "Hemen çık buradan." dedi biri. İkimiz de aynı anda dönerek kapıya baktık. Gooper gözlerini Damien'a dikmiş alev saçan bakışlarını atıyordu. Damien önce boğazını temizledi sonra iplemez bir tavır ile güldü.

"Bana mı emir veriyorsun?" dedi. Sesi gergin çıkmıştı. Fakat bu gerginliğin karşısında Gooper fazlaca rahattı, tek sorun gözlerindeki öfke idi. "Evet." dedi soğuk sesiyle. Damien bir adım attı. Gooper ise iki adım attı ve ellerini cebinden çıkarıp göğsünde bağladı. Kendinden emin bir duruş sergiliyordu. Burada kavgaya tutuşmalarını izleyemezdim. "Kahvaltı vakti sanırsam. Ben gideyim." diyerek kapıya ilerliyordum fakat Damien kolumdan tutarak durmama sebep oldu. İşte şimdi bende gerilmiştim.

"Kolumu bırak." dedim net bir tavırla. O ise bana değil Gooper'a bakıyordu. "Bir şey söylemeyecek misin? Saldırsana. Bak ona dokunuyorum, yine tehdit etsene." dedi Gooper'ı kışkırtmak istercesine. Bense neler döndüğünü anlamıyordum. Gooper tüm sakinliğiyle bize bakıyordu. "Kolunu bırak gitsin. Ya da burada durmaya devam et. Benim katımda. Benim hücremde. Ve benim sorumlu olduğum kızın yanında." dedi her kelimesini bastırarak. Damien sinirlenmişe benziyordu, zira kolumu bu denli sıkmasının başka sebebi yoktu. 

Ben de sinirlenerek kolumu elinden kurtardım. "Yeter artık." dedim. İkisi de umurumda değillerdi, ben yokken istedikleri kadar kavga edebilirlerdi fakat ben yanlarındayken bunu yapamazlardı. Kendimi düşünmek zorundaydım, onların öfkeli saldırganlıklarının kurbanı olmak istemiyordum. Artık burada başımı belaya sokmalarını istemiyordum. 

TOCKA  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin