Yemekten sonra herkes dağılmıştı. Yatış saatine kadar serbesttik. Boş koridorda yürüyorken duyduğum bir ses adımlarımın yavaşlamasına neden oldu. Sesin geldiği yöne yürüdüm. Sanat odasının önünde durdum ve yavaşça kapıyı açtım. İçerisi karanlıktı, koridorun ışığı odanın yarısını aydınlatıyordu.
Duyduğum hıçkırık sesleri kapının yanına çökmüş ağlamakta olan kız çocuğuna aitti. Beni görünce irkildi ve sesi kesildi. Olduğu yerde daha da küçüldü. Onu daha fazla korkutmadan içeri girip kapıyı kapattım. Yanına yaklaşıp dizlerimin üzerine oturdum. "Neler olduğunu anlatmak ister misin?" dedim sessizce. Hızla kafasını sağa sola salladı. "Kimseye söylemeyeceğime söz versem bile mi?" dedim yumuşak ses tonuyla. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Gülümseyerek yanağından süzülen gözyaşını sildim. "Aramızda sır olarak kalacak. Sana söz veriyorum." dedim ikna etmeye çalışarak. "Söz mü gerçekten?" dedi ürkek ses tonuyla. Tüm içtenliğimle gülümseyerek kafamı salladım.
Derin bir nefes aldı. "Geçen hafta gelen misafirler.." dedi ve hıçkırmaya başladı. "Ne oldu?" dedim elimi omzuna koyarak. "Mrs Marika'ya aldıkları hediyeyi kırdım. Heykeli kırdım." dedi ve kafasını kollarının arasına gömüp ağlamaya devam etti. Sesi kısık ve bir o kadar çaresiz çıkmıştı. Korktuğu apaçık belliydi çünkü bunun cezası ağır olacaktı. Mrs Marika heykeli buraya koyarken açık tehditler savurmuştu. Yanımda ağlamakta olan çocuk henüz çok küçüktü, verecekleri ceza ise ondan fazlasıyla büyüktü. Sırtını sıvazladım ve "Sen şimdi sil gözyaşlarını ve bu yaptığını unut." dediğimde anlamadığını belirterek yüzüme baktı. "Kim sorarsa sorsun bilmiyorum diyeceksin tamam mı?" dedim gözlerinin içine bakarak.
Ayağa kalkıp ışığı açtım. Kafamı çevirip heykelin olduğu tarafa baktım. Camın önünde parçalara ayrılmış, dağınık bir şekilde duruyordu. Küçük kız ayağa kalktı "Ama.." dediği sırada sözünü kestim, "İtiraz kabul edemiyorum maalesef." dedim. "Hadi kimseye görünmeden odana git ve sakın kimseye bir şey söyleme tamam mı?" dedim ve heykelin parçalarını toplamaya gittim.
Kırık porselen parçaları ayakkabımın altında daha çok ufalanırken çıkardığı ses tüylerimin diken diken olmasına sebep oldu. Tuhaf bir şekilde tanıdık hissettirmişti. Daha fazla vakit kaybetmeden eğilerek parçaları bir araya toplamaya başladım. Küçük kız arkamdan gelerek kollarını boynuma sardı. Bir an irkildim ve içim burkuldu. Geri çekilip "Teşekkür ederim." dedi mahcup bir şekilde. "Rica ederim ama artık gitmen gerek." dedim. Kafasını sallayıp kapıya doğru koştu.
Tam bu sırada kapı açıldı. Şaşkınca içeri bakan görevliyle göz göze gelince yüzümdeki gülümseme hızla yok oldu. Ben ayağa kalkarken küçük kız arkasını dönüp yanıma gelmeye yeltendi fakat görevli kolundan yakalayıp, "Burada neler oluyor?" diye bağırdı. Aynı zamanda çocuğu sarsıyordu. İleri atılıp "Bırak onu!" diye bağırdım. "Kim kırdı heykeli?" diye bağırmaya devam etti. Yanlarına yaklaştım ve küçük kızı elinden kurtarmaya çalıştım. "Bırak çocuğu, ben kırdım heykeli!" dedim onun sesini bastırmaya çalışarak. Biz seslerimizi gitgide artırarak tartışırken iki görevli daha geldi.
Arkalarından gelen bir çift buz mavisi gözler oldukça kızgın bir şekilde bize yaklaşıyordu. "Bu ne gürültü?" dedi Mrs Marika. Görevli ile aynı anda sustuk ve çocuğu çekiştirmeyi bıraktık. Fakat küçük korkudan ağlamaya ve titremeye devam ediyordu. Mrs Marika odanın içerisine göz attı ve gözleri bir noktada takılı kaldı. Geride duran iki görevli elleriyle ağızlarını kapatarak şaşkınlıklarını gizlemeye çalıştılar. Mrs Marika önce bana daha sonra önümdeki kız çocuğuna baktı. Yavaşça eğilerek "Sen mi yaptın?" dedi. Sesi olması gerekenden fazla sakindi. Fırtına öncesi sükunetti adeta. Bu kadın korkunç derecede tehlikeliydi. Buraya geldiği ilk günden itibaren aramız kötüydü ve birbirimizi sevmediğimiz aşikardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOCKA (+18)
Teen FictionHava yağmurluydu. Şimşek göğü yarıp gürlüyordu. Bulutlar ardı arkası kesilmeyen iri su damlacıklarını yeryüzüne salıyordu. O ise karşımda dikilmiş dikkatle bana bakıyordu. Hırkasının kapüşonunu örtmüş fakat yüzünün ıslanmasını engelleyememişti. Saçl...