Zamansızlık arasında geçen zamanları harcıyordum. Zaman arasından akıyordum. Kum saati misali, bitip tükeniyordum fakat ters dönüp yeniden başlıyordum. Yeniden ve yeniden. Sonu gelmeyen bir sonsuzluk içerisindeydim. Böyle öldürüyordum saatleri, dakikaları ve hatta saniyeleri.
Öğle saatlerini dolduruyorduk. Hava soğuk ama güneşliydi. Herkes bahçeye çıkmış bu kış aylarında nadir görülen güneşin tadını çıkarıyordu. Alin'i arka bahçeye konuşmak için çağırmıştım fakat yaklaşık on dakika önce hırkasını almak için içeri girmişti, kapının önündeki bankta tek başıma onu bekliyordum. "Hala düşünüyor musun?" sesin sahibini biliyordum. İrkilerek arkamı döndüm. Gooper kapının eşiğine yaslanıp kollarını göğsünde bağlamış bana bakıyordu. Hızla etrafıma bakıp kısık sesle "Burada ne işin var? Senin hücreden ayrılman yasak." dedim. "Sana ne." dedi iplemez tavrıyla. Tekrar etrafıma baktım. O da kısaca etrafa göz attı ve "Birilerinin benimle konuştuğunu görmesinden mi çekiniyorsun?" dedi. Gözlerimi devirerek "Senin saçma sorularınla uğraşamam git başımdan." dedim. "Neden?" dedi.
Onu duymazdan gelerek önüme döndüm. "Planımızı arkadaşına anlatacaksın değil mi?" dedi. Tekrar ona döndüm. "Planımız? Bizim bir planımız yok. Kendi adına konuş, seninle plan yapmadım." diye tersledim. "Ama yapacağız." dedi ve tek kaşını kaldırdı. Bakışları uzakta bir yere değdi ve yüzüne ruhsuz maskesini takıp içeri girdi. Ardından ne görmüş olabileceğini merak edip arkamı döndüm. Bahçe görevlisi kızgın bakışları ile bana bakıyordu. Onu görmezden gelerek kafamı çevirdim.
Çok geçmeden Alin geldi. "Çok bekletmedim umarım." diyerek yanıma oturdu. Sorusuna cevap vermek yerine direkt konuya girdim. "Alin planımız değişti." dedim ve tepki vermesi için durakladım. "Nasıl yani?" diye soru yöneltti. "Dinle, Gooper -" cümlemi bitirmeden araya girdi, "Hayır Pera. Ona güvenmeyeceğiz. Kimseye güvenmeyeceğiz. Bu işte yalnızca sen ve ben varız, üçüncü kişi bu planı bozar. Anladın mı beni? Hayır." dedi keskin bir şekilde. Sesi normalden daha telaşlı ve yüksek çıkmıştı. Böyle düşünmekte haklıydı. Üçüncü kişi ancak planımızı bozar bize yararı olmazdı. Özellikle bu kişi yeni tanıştığımız biri ise. Birkaç saniye sessizliğin ardından "Özür dilerim böldüm ve fazla tepki verdim. Sonunu getir, merak ediyorum anlatacaklarını." dedi biraz daha sakin ve yumuşak ses tonu ile. "Hücrede olduğum gece bana bir teklifte bulundu." dedim ve duraksadım.
Tek kaşımı kaldırarak "Gooper'ın kim olduğunu biliyor musun?" dedim. Yeni gelen gardiyan olduğunu söylememiştim ve onu hücreye gitmeden bilemezdi. Yüzüne baktım, bakışlarını benden kaçırmıştı. Uyarıcı bir ses tonu takınarak "Alin." dedim. "Bana senin hakkında soru sordu." dedi yüzüme bakmadan. "Ve?" diyerek devamını getirmesini bekledim. Cevap vermeden yere bakıyordu. "Alin bana bak ve ne olduğunu anlat." dedim. Derin bir nefes alıp verdi. Bana bakıp "İşte konuşmam için sert davrandı biraz." dedi. Kaşlarımı çatarak "Nasıl? Ne yaptı? Canını mı yaktı? Anlatsana." diyerek sert çıkıştım. "Hayır Pera sakin ol ve sesini alçalt biraz." dedi elimi tutarak. "Anlat o zaman. Her şeyi." dedim. Kafasını sallayarak "Tamam." dedi.
"Sen yokken uyuyamıyorum, uyuma saatinde görevliler kontrolleri yapıp ortadan kaybolunca gizlice resim odasına gidip kafamı dağıtıyorum. Dün gece giderken koridorda bir anda arkamdan gelip ağzımı kapatarak müzik odasına girdi. Senin hakkında her şeyi öğrenmek istediğini söyledi. Ben debelenince kolumu sıktı. Seni kırbaçlamayacağına dair söz verdi." dedi. Gözlerinin içine bakıp "Ne?" dedim donuk ses tonuyla. Bir süre sessizlik hakim oldu. Yani pazarlık karşılığında canımı yakmamıştı. Çıkarları için iyi davranmıştı bana. Zaten nasıl inanabilirdim ki iyi biri olduğuna. Üstelik Alin'i sıkıştırmıştı. Hakkımda bilgi alabilmek için. Benim hakkımda ne öğrenebilirdi ki? Geçmişim yoktu benim. Geleceğim bile yoktu. Her sabah güneş doğuyor ve batıyordu. Benim için hayat ay ve güneşin nöbetleşmesi ile geçiyordu. Kendim hakkında ben bile bilgiye sahip değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOCKA (+18)
Teen FictionHava yağmurluydu. Şimşek göğü yarıp gürlüyordu. Bulutlar ardı arkası kesilmeyen iri su damlacıklarını yeryüzüne salıyordu. O ise karşımda dikilmiş dikkatle bana bakıyordu. Hırkasının kapüşonunu örtmüş fakat yüzünün ıslanmasını engelleyememişti. Saçl...