Hislerin en büyük oyun olduğunu bilirim. En acımasız duygularınla vurur seni. Düşler dünyasına sürükler. Oraya hapsedercesine aklını bulandırır. Gerçekle hayal arasında bırakır. Kendi tercihlerini, doğruları ve yanışları bulmanı bekler fakat arkanda hep bulanık gölgeler kalır..
( 🎶 Müzik ile okuyanlara bu bölüm için önerim; Imagine- John Lennon )
"Sana ne arıyordun masamda dedim? Pera.." dedi. Sesi tüm düşüncelerimden arınmamı sağladı. Kafamı sağa sola sallayarak yere baktım. Elimle şakaklarımı ovalayarak aklımı toparlamaya çalışıyordum. Biraz önce onunla öpüştüğümü mü hayal etmiştim?
Bu mümkün değildi. Böyle bir şeyi düşünmüş olamazdım. Bakışlarımı yeniden ona çevirdim, kendimi toparlamaya çalışıyordum fakat ısrarla gözlerimin içine bakıyordu.
"Pera?" dedi yeniden. Zihnime ulaşmaya çalışıyormuş gibiydi. Düşüncelerimi okumak ister gibi. Bunun olma ihtimali bile korkunçtu.. Bunu nasıl yapabildim? Neden? Neden onunla böyle bir şey yapayım aklım almıyordu.
Onunla geçirdiğim her gün hatta aynı ortamda aldığım nefes bile bana iyi gelmiyordu. İçten içe ondan ölesiye nefret ederken bir yanım yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüp onun için üzülüyordu. Dengem bozuktu evet biliyorum ama bu adam yüzünden bambaşka bir hal alıyordu..
"Pera." derken elini uzatıp omuzuma dokundu. Hızla geri çekilerek "Dokunma bana." dedim sertçe. Yüz ifadesi hızla değişti, anlamsız bakışlarını kaşlarını çatarak devam ettirdi.
Tam bir şey söyleyeceği sırada elindeki saç kurutma makinesini alarak hızla odadan çıktım.
Arkamdan gelmedi bir şey de söylemedi. Bu en iyisiydi fakat bir sonraki karşılaşmamızda hesabını sormaya devam edeceğinden nedense emindim.
Odamın kapısını sertçe kapattım, istemsiz gelişen telaş ile kapıyı kilitledim. Bir süre kapıya yaslanıp derin nefes aldım. Hayal ettiğim o utanç verici sahneler gözümün önünde canlanınca gözlerimi sımsıkı kapattım başımı sağa sola salladım ve "Aptal!" diyerek avuç içimi alnıma vurmaya başladım. "Kendine gel." dedim kendime son kez.
*
Şimşek göğü yarıp gürlüyordu. O ise karşımda dikilmiş bana bakıyordu. Hırkasının kapüşonunu örtmüş fakat yüzünün ıslanmasını engelleyememişti. Saçlarının uçları ıslanmış tel tel alnına dökülmüştü. Uzun siyah kirpikleri ıslakken daha dikkat çekici olmuştu.
Kalın dudaklarının arasından verdiği sıcak nefesi buhar olup yüzüme çarpıyordu. Yüzlerimiz çok yakındı. Büyük gürültüyle çarpan şimşeğin aydınlattığı havada yüzünü daha net görüyordum. Yanakları soluk tenine meydan okurcasına pembeleşmişti.
Burnunu çekti ve konuşmak için boğazını temizledi. Dudaklarını araladığı sırada şimşek göğü yardı. Aynı anda kafamızı kaldırıp gökyüzüne baktık. Daha sonra onun sakin sesini duydum, "hazır mısın?" dedi. Gözlerine bakıp gülümsedim...
Büyük gürültü ile bir patlama gerçekleşti. Yüzümdeki gülümseme yok olurken kafamı sağ tarafa çevirdim ve geceyi aydınlatan büyük alevlere baktım. Korkuyla bir adım geri gittim, yanımdaki adam yok olmuştu.
Telaş içinde ne yapacağımı şaşırmış yangın içinde kalmış binaya baktım. Gözlerim dolarken kendimi alevlere koşarken buldum. Bir patlama daha gerçekleşti. Adımlarım dururken kollarımla yüzümü kapattım. Alevlerin sıcak rüzgarını tüm vücudumda hissettim. Mayışmaya başladım ve yere yığıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOCKA (+18)
Genç KurguHava yağmurluydu. Şimşek göğü yarıp gürlüyordu. Bulutlar ardı arkası kesilmeyen iri su damlacıklarını yeryüzüne salıyordu. O ise karşımda dikilmiş dikkatle bana bakıyordu. Hırkasının kapüşonunu örtmüş fakat yüzünün ıslanmasını engelleyememişti. Saçl...