Gecenin ardından akarken sabahın ilk ışıkları, geride bir iz bırakmış gibi hisseder. Bir sır daha geride bırakmış gibidir güneş. Oysa bilirdi gecenin sakladığı suçları, onun yerini alıp tüm dünyayı aydınlığa kavuştururken ay'ı karanlığa mahkum ederdi...
Gooper ise kendini gece ile özdeştirmişti. Tüm sırlarını geceye gömmüş orada saklıyordu. Suçlarına ortak etmişti geceyi. Güneşin kendini açığa çıkarmasına izin vermiyordu. Ay ile olan dostluğunu güneşten sakınıyordu, tıpkı insanlara yaptığı gibi..
**
Küçük kar taneleri sanki bizi takip ediyor gibiydi. Hiç durmadan bizimle kasabaya kadar eşlik etmişti. Yerler beyazla kaplanmıştı. Gooper yorulduğundan artık daha yavaş adımlar atıyordu. Gökyüzü güneşin çıkmasına hazırlanıyordu, rengi turuncuya dönüyordu.
Uykulu gözlerimi Gooper'a çevirdim. O da aynı uykulu ve yorgun gözüken gözlerini bana çevirdi. İçim huzursuzlanmıştı, suçlu hissediyordum. Beni buraya kadar taşımak zorunda değildi. Ama taşımıştı.
Bakışlarını yola çevirdi. "Bir otel bulmalıyız, etrafa iyi bak." dedi sessizliği bölerek. Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki, yorulduğunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi. "Sanırım biraz yürümem lazım." dedim gözlerimi ondan ayırmadan. Adımlarını durdurdu ve yüzüme baktı. Kızgın gözüküyordu.
"Ayağını unuttun galiba? Seni keyfimden taşımadım." dedi. Kucağından inmek için çabaladım. Sinirle soluyarak beni indirdiğinde tek ayağımdan destek alarak karşısında durdum. "Her defasında bunu yüzüme çarpacağını bilseydim ölüm pahasına yürürdüm." dedim kızgınlıkla. Gözlerini devirdi ve yürümeye başladı.
Arkasından kaşlarımı çatarken elimdeki montu daha sıkı tuttum. Sendeleyerek ona yetişmeye çalıştım. Birkaç adım attıktan sonra arkasına baktı. Kızgın bakışlarım üzerindeydi fakat kendimden ödün vermeden yürümeye çalışıyordum. Öfkeli bir nefes verdikten sonra yanıma geldi ve kolunu belime sardı. "Bunu da yüzüme çarpacaksan yapma. Yardımına ihtiyacım yok." dedim.
"İyilik yap denize at.." dedi kendi kendine ve yürümeye başladı.
Ona her ne kadar kızgın olsam da, içimdeki tüm nefreti ona kusmak istesem de, gerçekten ona ihtiyacım olmadığını inandırmaya çalışsam da şuan ona muhtaçtım. Bunların hiçbirini yapacak enerjim yoktu. Zaten benim hiçbir zaman enerjim yoktu.
*
Düz yolda yürümeye devam ederken karşımızda kırmızı ışıklı yanan tabelayı gördük. İkimiz de kısa süre birbirimize baktıktan sonra Gooper o yöne yürümeye başladı. Sonunda bir yer bulmanın verdiği heyecan ve mutlulukla gülümsedim. Motel'in kapısına geldiğimizde Gooper beni indirdi, "Biraz böyle dayan." dedi soğuk ses tonuyla.
Kafamı yukarı aşağı sallayarak koluna girdim. İçeri girdiğimizde resepsiyonda duran adam bizi görünce ayağa kalktı. Etraf sessiz ve sıcaktı. Gooper ile adamın yanına gittik. "Boş odanız var mı acaba?" dedi Gooper, ses tonu hiç olmadığı kadar kibardı. Bu yapmacık haline gözlerimi devirdim. "Yalnızca bir odamız kaldı efendim." dedi adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOCKA (+18)
Teen FictionHava yağmurluydu. Şimşek göğü yarıp gürlüyordu. Bulutlar ardı arkası kesilmeyen iri su damlacıklarını yeryüzüne salıyordu. O ise karşımda dikilmiş dikkatle bana bakıyordu. Hırkasının kapüşonunu örtmüş fakat yüzünün ıslanmasını engelleyememişti. Saçl...