İhanet bir insanın başına gelen en acı olaydır. Bu duyguyu hissetmekten çok, kimin tarafından hissettirildiği daha acı. İnsanı yalnızlığa sürükler, duygularını yıkar. Güvendikten sonra yaşanan ihanet derinlerde yara yapar, kolay geçmez demeyeceğim çünkü hiç geçmez...
Kalp kırıklığı ile beraber büyür. Sevgiyi yok eder. Peki ya istemeden yapılan ihanet var mıdır? Nasıl oluyor? Sevdiğin kişinin kalbini nasıl istemeden kırabilirsin ki? Ona nasıl ihanet edebilirsin?
Pera yaşadığı bu olayı unutmayacaktı. Çünkü başkasının kalbinde açtığı yara ona da zarar vermişti. Güvendiği kişinin aslında hiç güvenilecek biri olmadığını öğrenmişti, fakat artık çok geçti. Çünkü sevgili kardeşine ihanet etmişti. Bunu istememişti, onu bırakmak aklının ucundan bile geçmiyordu. Ama sonuç olarak bırakmıştı.
O Alin'in duygularını tahmin etmekten çok hissediyordu. Bu yüzden kendini suçluyordu. "Geride kaldı ve canı çok yanacak. Hem de benim yüzümden.." diye geçiriyordu içinden. Bu denli kendini suçlaması gayet normaldi, ona ısrar eden ve Gooper'a güvenen Pera'ydı. Bu işe onu da karıştıran Pera'ydı. Her şeyin sorumlusu o olmuştu..
*
Üşüdüğümü hissediyordum. Bu sefer farklı bir histi, ayağımda soğukluk hissediyordum. Güçlükle gözlerimi araladım. Etraf karanlıktı, yalnız ayakucumda oturan silüet vardı. Boynum tutulmuştu. Ovaladım ve gözlerimi kırpıştırıp yeniden silüete baktım. Gooper olduğunu biliyordum. Hiç sesini çıkartmadan orada öylece oturuyordu.
Ayağımdaki soğukluğu anlayabilmek için yattığım yerde doğruldum. Gooper duruşunu dikleştirerek dikkatle beni izliyordu. Üzerime örtmüş olduğu yorganı açarak ayağıma baktım. Burkulan ayağıma buz koymuştu. Buzu kaldırarak bileğime baktım, morarmıştı. "Buzu yerine koy daha kötü olmasın." dedi sakin ses tonuyla.
Bu sakinliği ve beni düşünüyormuş gibi davranması sinirlerimi bozmuştu. Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Buzu sertçe yatağa koydum ve ayağa kalktım. Ben sendelerken hızla ayağa kalkıp kolumdan tuttu, "Bırak!" diye bağırdım öfkeyle. Hiç cevap vermemişti. Yalnızca bana iyi davranmaya çalışıyordu. "Bırak beni Gooper geri döneceğim." dedim. "Pera mantıklı düşün geri dönersen neler olabileceğini -" lafını bölerek, "Biliyorum." dedim dişlerimin arasından. Öfkeyle yüzüne bakıyordum. Mimiksiz yüzü ve karanlık gözleri tam önümdeydi. Fazlaca derin bakıyordu.
"Daha yürüyemiyorsun bile." dedi aynı sakin ses tonuyla. Bu denli sinirlenmemde baş rol, ses tonuydu. Nasıl olurda bu kadar sakin olabilirdi? Söz verdiği bir insanı orada bırakıp nasıl hala bu kadar soğukkanlı olabilirdi? Hiç mi duygusu yoktu bu adamın?
"O kızın orada neler yaşayacağını bilmiyorsun Gooper! Bırak beni gideceğim." dedim. Sinirlerime hakim olamayarak bağırıyordum. "Pera sakin ol-" konuşmasına izin vermeden araya girdim, "Sakin mi olayım?! Nasıl?! Nasıl sakin olayım öğretsene, belli ki sen çok iyi biliyorsun." dedim imalı bir ses tonuyla. Omuzlarımdan tutarak oturmamı sağladı. "Tamam.. önce biraz dinlen, lütfen." dedi hala sakin olan ses tonuyla.
"İçin rahat mı?" dedim. Onun gibi ses tonumu olabildiğince sakin tutmaya çalışarak. "Neyden bahsediyorsun?" dedi soruma soruyla karşılık vererek. "Kimden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun." dedim. "Rahat değil." dediğinde gözlerimi devirdim. "Nasıl bir cevap vermemi bekliyorsun Pera. Onu orada bırakmak zorunda kaldığım için inan senden bile daha kötü hissediyorum." dedi. Kaşlarımı çatarak bakışlarımı ona yönelttim.
"Ne saçmalıyorsun sen? Benden üzgün olman imkansız. Onu daha ne kadar tanıyorsun ki? Senin duyguların bile yok-" derken cümlemi böldü, "Haddini aşma." diye uyardı. Öfkeli bakışlarımı ondan kaçırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOCKA (+18)
Fiksi RemajaHava yağmurluydu. Şimşek göğü yarıp gürlüyordu. Bulutlar ardı arkası kesilmeyen iri su damlacıklarını yeryüzüne salıyordu. O ise karşımda dikilmiş dikkatle bana bakıyordu. Hırkasının kapüşonunu örtmüş fakat yüzünün ıslanmasını engelleyememişti. Saçl...