Çok fazla düşünüyordum. Hatta öyle ki aynı anda sayısız düşünce barındırıyordum kafamın içinde. Ne düşünmem gerektiğine bile karar verememiştim..
Bir yanda Alin bir yanda.. bir yanda ne olduğunu bile bilmediğim karmaşık rüyalarım, planlarım, düşüncelerim, Gooper ve daha birçok şey..
Aklımı öylesine meşgul ediyordu ki hiçbir şeye odaklanamıyordum. Delirmiş gibi hissediyordum. Deli fakat her şeyin farkında. Hiçbir şeyi netleştiremiyordum..
"Ne düşünüyorsun?" dedi bana doğru yaklaşırken. Bakışlarımı gözlerine çevirdim. "Hiçbir şey." dedim kısaca. Arkamı dönüp kapıya yöneldim fakat hızla kolumu tutarak beni durdurdu.
"Bir dakika durur musun?" dedi. Ona hala arkam dönük bir şekilde duruyordum. Kolumu tutan elini yavaşça gevşeterek bıraktı. "Pera." dedi uyarı dolu tonlama ile.
Arkamı dönüp yüzüne baktım. "Ne var?" dedim olabildiğince kaba davranmaya çalışarak. "Bir süre böyle durabilir miyiz?" dedi. Alkol kokan nefesi soğuk havada buhar olup yüzüme çarpıyordu.
"Sebep?" dedim kaşlarımı çatarken. "Hiç.. sadece.." dedi ve durdu. Gözlerini kapatıp açtı. Baygın bakıyordu. "Sadece ne?" dedim sesimi biraz yükselterek. "Birine çok benziyorsun.." dedi ve yere yığıldı.
Ne olduğunu anlayamadan bir anda çığlık attım. Eğilip kafasını kaldırdım. "Gooper!" diyerek yüzüne hafifçe vuruyordum. Bu sırada içeriden Gürbüz koşarak geldi. "Abi?!" dedi telaşla. "Bakma öyle yardım et kaldıralım." diye azarladım.
Güçlükle içeri taşıdığımız Gooper hala uyanmamış koltukta öylece uyuyordu. Gürbüz mutfakta onu ayıltacak bir şeyler hazırlıyordu. Ne demek istemişti acaba? Kime benziyormuşum? Zaten aklım karışıktı bir yeni konu daha eklendi.
Sinir soluyarak Gooper'a bakıyordum. Alkol kokusu odayı sarmıştı. Bu koku bana Damien'ı hatırlatıyordu. Gerginliğim daha da artarken Gooper'ın koluna vurdum. Bunu hak etmişti.
Gürbüz elinde kupa ile içeri girdi, bir yandan mırıldanıyordu. Dumanı tüten kupadan kahve kokusu yayılıyordu. "Ne mırıldanıyorsun kendi kendine?" dedim. Bakışlarını bana çevirdi ve tekrar Gooper'a baktı. "Hiç alkol aldıktan sonra sızmamıştı, yani çok nadir oldu alkol onu kolay kolay etkilemez. Bu gece bunu beklemiyordum." dedi. Buna cevaben gözlerimi devirdim. Ne zaman bayılırsa bayılsın umurumda değildi fakat önce Alin'i kurtaracaktı.
"Yarım saattir bunu mu yapıyorsun?" diyerek kupayı elinden aldım. "Önce nane limon yaptım ama sonra naneye alerjisi olduğunu hatırlayıp döktüm, sonra da bunu yaptım." dedi.
Onun hakkında bir bilgi daha öğrendim. Gerçi sayılıydı hakkında bildiklerim. Kaçı doğruydu orası da muamma idi tabii.
Gürbüz onu ayıltmaya çalışırken kupayı avuçlarımın içine almış ellerimi ısıtıyordum. "Abi hadi kalk kahve yaptım bak. Sen filtre seversin." dedi. Bunu biliyordum.
Gooper kaşlarını çatarak gözlerini aralamaya çalıştı. Gürbüz kolundan tutarak doğrulmasına yardım etti. Çapraz koltuktaydım, kalkıp yanına oturdum ve kahveyi uzattım. Kafasını çevirip yüzüme baktı. "Ne bakıyorsun. Al kahve." dedim bardağı yüzüne doğru kaldırırken.
Boğazını temizledi ve kupayı elimden aldı. Bir yudum aldıktan sonra hala kolunu tutan Gürbüz'e bakıp "Bırak ayıldım." dedi ruhsuz ses tonuyla. "Domuz gibi buna bir şey olur mu?" diye mırıldanarak ayağa kalktım. "Ne?" dedi bana bakarak. "Yok bi-" derken sözümü bölüp, "Yüzüme söyle." dedi.
Yüzüne bakıp "Ayılmışsın belli." dedim imalı bir şekilde. Gözlerimi devirip arkamı döndüm ve merdivenlere yöneldim. Artık uyumak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOCKA (+18)
Ficção AdolescenteHava yağmurluydu. Şimşek göğü yarıp gürlüyordu. Bulutlar ardı arkası kesilmeyen iri su damlacıklarını yeryüzüne salıyordu. O ise karşımda dikilmiş dikkatle bana bakıyordu. Hırkasının kapüşonunu örtmüş fakat yüzünün ıslanmasını engelleyememişti. Saçl...