Sezgi üzerinde hissettiği sıcaklıkla gözlerini açtığı gibi hızla kapattı. Yüzünde ve kollarında saçma bir acı hissediyordu. Kolunu zorla kaldırıp eliyle yüzüne gölge yaptı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken zeki bir insan olarak hemen aklına akşamki yaşananlar hücum etti. Uçmaya çalışan adam, denize düşmeleri, adamı kurtarması, biraz uzanıp gideceğini söylemesi derken sabahı burada ettiğine inanamıyordu. Telaşla yerinden kalktığı anda yeniden bir acı hissetti. Gözleri güneşten ötürü Yeşilçam ışıkları gibi parlak görüyordu. Kendisini zar zor içeriye attığında etrafına bakındı. Teknenin hareket ettiğini de o anda anladı. Etrafına bakarken, neden bu kadar net gördüğünü algılayamadı. Resmen etrafı çok ama çok net bir şekilde görüyordu.
"Allah'ım dün akşam yaptığım iyilik sonucu gözlerimdeki miyopluğu mu aldın yoksa?" diye sevindi bir anlık. Hızla duygu çelişkileri yaşamasını bile anormal bulamayacak kadar mutluydu şu anda. "İnanmıyorum resmen net görüyorum," dedi.
Ancak sevinci kısa sürdü çünkü gözlerindeki lens gözlerinde kuruluk hissiyatıyla sağa sola kaymaya başladığında "Hay ağzına sıçayım," diye bağırdı hemen. Gözlerini hızla birkaç sefer kırpıştırmaya başladı sulanması için. Zar zor lenslerini yeniden yerine oturtturmayı başardığında elleri sonunda gözlerine çarptı. Kıpkırmızı olmuştu. Kollarına filan bakınca onların da haliyle kırmızı olduğu gördü. Etrafta ayna aramaya başladı ama bulmadı. Cam dolap gözüne çarpınca hemen kendisine oradan bakmaya başladı, teknenin sallanmasıyla dengesini sağlayıp oraya geçti. Yüzünün de kırmızı olduğunu gördü, elbisenin askısını indirip yan dönerek yanık yerine baktı. Abartılacak kadar kırmızı değildi fakat belli bir iz çıkacak kadar da kırmızıydı.
"Allah'ım dün akşam bir insanın hayatını mı kurtardım ben ya? Bunu bana reva görmüş olamazsın ya?" Tekne yeniden sağa sola doğru dalgalanınca "Peki bu Allah'ın delisi beni nereye götürüyor?" dedi sinirle.
İçeriden çıkıp dışarıdan etrafına bakınmaya başladı. Hiçbir yeri tanımıyordu! Telefonu neredeydi? Çantası neredeydi? Panikle etrafına bakınmaya başladı. Yoktu çantası! "Tabi ya! Ben onu kıyıda düşürdüm! Allah'ım sana yalvarıyorum bu bir rüya olsun, ne olursun, lütfen! Ben o telefonun daha taksitini bitirmedim ya!" Sinirle elini alnına vurduğunda acıyla küfür savurdu.
"Ne yapacağım şimdi? Bu adam neden beni de alıp gidiyor ki? Uyandırabilirdi, evet neden uyandırmadı ki? Yani uyandırmadın madem, insan olan içeriye taşırdı, şu halime bak! Dur Sezgi, sen zeki bir insansın. Mantıklı ol kızım. Ama mantığım çalışmıyor Allah'ım bu adam beni kaçırıyor olabilir mi? Tabii ya, diğer kızı elinden kaçırdı beni kaçırıyor işte! Ben saf gibi yardıma ihtiyacı var sanıp yardım ettim, bak şimdi düşününce hepsi çok saçmaydı. Bir tekmeyle ayağının uyuşması, sonra durduk yere kolunun uyuşması, çüş yani! Ah salak Sezgi ah Müge Anlı'daki olaylara inanma inanma al işte başına geldi. Ne yapsam acaba? Kızlar olsa ne yapardı? Gücüm yerinde hala! Tava! Evet kesinlikle tava işimi görür," dedikten sonra içeriye hızla gidip tava aramaya başladı.
Dolapları tek tek açtığında her türlü mutfak aletini gördü. Tavalar, bardaklar, tabaklar, çatallar ay hepsi, tam bir yeni gelin mutfağı gibiydi. Adamın yeni gelin olduğunu düşünmüyordu. Birden eline orta boy bir tava aldı.
"Bu adam katil, bu adam kesin katil. Beni önce doğrayacak sonra dilimlere ayıracak ve tavada kızartıp akşam yemeğinde şarap eşliğinde yiyecek! Tabii baktı etli butlu bir kız, oh mis gibi bonfilem olur. Hatta kebabım filan da çok iyi olur. Bu gider beni papaz yahnisi yapar şimdi, Ayasofya'nın intikamını benden alacak Allah'ın manyağı!"
Korkuyla elindeki tavayla içeriden çıkıp yukarıya bakındı. Sonra arka tarafa dolandı ve merdivenlerin oraya geldi derin bir nefes aldı. Papaz yahnisi olmayacaktı. Sakin adımlarla yukarıya çıktı, son adımını da atıp görünmemeye çalışarak adama bakındı, neyse ki arkası dönüktü. Dümenin başındaydı ve tepesinde korumalığı filan vardı, oh keyfi yerindeydi. Sessizliğine devam ederek küçük adımlarla adama yaklaşarak iki eliyle tavayı sıkı sıkıya tuttu ve adama doğru tam savururken adam ani bir hareketle yana kaçtığı gibi Sezgi'nin elindeki tavayı hızla tuttu. Sezgi'ydi bu, pes etmek kanında yoktu, bu nedenle çırpınmaya başladı ama adam yapılı haliyle Sezgi'yi baya sert tuttu belinden ve kendisine hapsederek hareket etmemesini sağladı. Önce elinden tavayı aldı, sonra Sezgi'yi sıkıca tutmayı üst seviye çıkartıp dümene geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ MAVİ (Treló Ble)
RomanceDenizin maviliğinden sıcak kalpli iki insanın hayatına uzanan deli bir aşk romanı... Bir varmış bir yokmuş berrak bir denizin içinde güzel bir deli maviyle, yemeklere fısıldayan havalı bir adam varmış ve bu hikâye denizin tam da ortasında başlamış. ...