Bölüm şarkısı: Sezen Aksu & Haris Alexiou - Gidiyorum Bu Şehirden
Sezgi o sinirle bir süre ne yapacağını bilememişti. Clelia'yı aradı ilk uzun çalmasına rağmen açmadı. Oflayarak Timun'u aradı, daha çalmasıyla kapatması bir olacaktı ki Timun hemen açtı. Öylesine aradığını söylese de Timun Sezgi'nin inanılmaz mutsuz sesinin farkına hemen vardı da büyük ısrarların sonucunda kendisine davet etti. Taksiyle ona geçtiği o anlarda otele gidip kafayı dinlemenin daha uygun olacağını düşünüp durdu, anca taksi söylediği adrese vardığında bunun kendisine daha iyi geleceğini düşündü. Biriyle birebir dertleşmeye ihtiyacı vardı. Taksiye parasını ödedikten sonra apartmana geçerken ailesini ve arkadaşlarını çok özlediğini hissetti yine ve gözyaşları yanaklarından akıp gitti. Tüm gece boyunca ilk kez birinin yanında ağladı Sezgi. İçinde kendisini boğan ne varsa haykırdı. Sabaha kadar hep bu ilişkinin bundan sonraki aşamasını düşündü de bir yere varamadı.
Beş saatlik uykunun ardından gözlerini yeniden açtığında bir süre boş boş uzandığı yerden doğruca camdan dışarıya bakmaya başladı. Timun'un salon pencereleri yeşil doğayla iç içeydi. Yazı en canlı şekilde hissettiriyordu. Biraz öyle pencereden dışarıya bakmak kendisine iyi geliyordu. Yerinden kalkıp pencereden dışarıya bakmaya başladı. İstanbul'daki evine benziyordu cadde. Karşısında sıralanmış evler, tamamen yeşilliklerin hâkim olduğu görüntü.
Bir süre belki de İstanbul'a gitse fena olmazdı? Biraz buradan uzaklaşmak hem ilişkisini dinlendirirdi hem de kendisini... Hatta Kostas'ı bile! Onun neler yaşadığının farkındaydı, düşüncelerinde öyle saçma sapan fikirlerinde dönmediğini biliyordu, yine de dedikleri fazla ağırdı. Her kavganın sonunda artık bu tarz cümleler ortaya çıkacaksa zaten en baştan noktayı koyardı.
"Günaydın Sesgi mou," diyerek yanına geldi Timun. Mis gibi kahve kokusu Sezgi'yi gülümsetti.
"Günaydın," dedi ona dönerek. Timun'un uzattığı kupayı alıp birazcık içti.
"Bugün nasılsın?"
"Daha iyiyim. Dün gece için de kusura bakma. Katarsis yaşadım, uzun süre içimde tuta tuta sonunda duygu patlaması kaçınılmazdı.," diyerek kahvesini yudumlamaya devam etti.
Timun gülerek başını salladı. "Peki arındın mı bari? Şu anda kendini arınmış hissetmelisin çünkü," dedi.
"Daha da karışığım ben ya! Aslında kafamda bir düşünce var ama ne kadar doğru olur bilemiyorum. Hani şu geçen gün konuştuğumuz konu vardı ya. İş mevzusu?"
Timun hatırlayarak başıyla onayladı. "Evet, ne olmuş ona? Hem gel şöyle oturalım, belli ki hoş şeyler gelmiyor?"
Birlikte pencereye yakın yan yana olan tek koltuklara oturdular. Timun ayağının tekini kendine çekip Sezgi'ye döndü. Sezgi de iki ayağını kendine çekip Timun'a döndü.
"Hoş şeyler olmasını sağlayacağımız bir arınma diyebiliriz."
Timun ciddileşti. "Dinliyorum. Ama bil ki seni bırakmaya niyetimiz yok. Gerçek bir ekip liderisin."
Sezgi yamuk bir gülüşle ona baktı. "Şunu duymak için buralara kadar gelmiş olmam cidden çılgınlık değil mi? Sadece bir süreliğine İstanbul'a gitmek istiyorum. Oradan da işleri bir şekilde üstlenebilirim ama cidden buradan uzaklaşmazsam kendimi daha çok üzeceğimi düşünüyorum. Tabii sadece kendimi de değil. İlk ciddi ilişkimde çok ciddi şeylerle karşı karşıya kaldım ve bu da beni... nasıl anlatsam—"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ MAVİ (Treló Ble)
RomanceDenizin maviliğinden sıcak kalpli iki insanın hayatına uzanan deli bir aşk romanı... Bir varmış bir yokmuş berrak bir denizin içinde güzel bir deli maviyle, yemeklere fısıldayan havalı bir adam varmış ve bu hikâye denizin tam da ortasında başlamış. ...