Yeni bir sabaha uyandı. Bugün, buraya geldiğinden beri huzurla uyuduğu ve uyandığı ilk gün sayılabilirdi. Resmiyete dökülmüş bir sevgilisi yoktu ama hissettikleri bundan daha üstündü. Dün Kostas kendisini eve bıraktıktan sonra kızlara her şeyi ama her şeyi anlatmıştı bir görüntülü sohbette. Elbette ki kızlar kendisinden daha heyecanlıydı. Bu kesinlikle abartı değildi, cidden daha heyecanlılardı. Öyle ki milliyetçi şakası bile güme gitmişti. Ne var ki Sezgi orada biraz takılı kalmıştı. İçine sinmeyen bir şeyler seziyordu ama aklına onunla yakınlaşmaları gelince olumsuz düşüncelerini kaydıraktan aşağıya bırakıyordu. Sezgi olumsuzluk içinde o kadar uzun zamandır boğuluyordu ki kaydıraktan bırakmak için kaydırağın merdivenlerini çıkamıyordu bile. Ancak şimdi çok enerjik ve mutluydu. İş yerinde dışlanması bile önemsizdi. Ancak bu konuyu halledecekti. Çünkü inanıyordu ki bir gün o insanlar da kendisini tanıyınca seveceklerdi.
Belki de bir ev partisi verebilirdi! Bu düşünceyle gözlerinden kalpler fışkırmaya başladı. "Ya böyle bir şey olabilir mi? Çünkü lütfen olsun ya!" Zira bu cidden hayallerinin arasında vardı! Çılgınca ellerini birbirine sürttü. "Yunan şarkıları filan gayet de çalabilirim! Hatta söylerim bile!"
Komodinin üzerinde duran telefonundan Spotify'a girerek Yunanca listesine tıkladı. Karışık çalmadan evvel Kostas'ın gözlerini düşüne düşüne Mavi Mavi Masmavi şarkısının Yunanca versiyonunu açıp keyifle güldü. Telefonunu hızla yatak başlığındaki hoparlöre bağlayarak duşun yolunu tuttu.
Burada keşfettiği mis kokulu şampuandan ve duş jelinden kullandı. Havlusuna sarıldı, saçını havluya sardı ve köşedeki tartıya çıkarak kilosuna baktı. Üç kilo vermenin mutluluğuyla gülümsedi. Azı gitmiş çoğu kalmıştı fakat inanılmaz bir enerji dolmuştu vücudu.
Odasına geri dönüp dolabını açarak ne giysem diye düşündü. Gözüne mavi elbisesi takıldı. Artık o elbisenin anısı vardı. Bu sebeple hemen onu aldı. Dün oldukça sevimli bir şekilde mesajlaşarak flörtleşmişlerdi. Ve bu çok eğlenceliydi. Kızlarla ve kardeşiyle de dün konuşup onlara olanlardan bahsetmişti, hep birlikte çok eğlenmişlerdi.
Tam anlamıyla hazır olduktan sonra yanına topuklu ayakkabısını da alıp evden öyle ayrıldı. Zira tüm gün topuklularla olacak kadar plaza kızı olmamıştı. Beyaz Converse ayakkabı da elbisenin altına olmuştu zaten. Asansöre binip giriş katın düğmesine basarak aynadan kendisine baktı. Mavi tonlarında makyajı, dalgalı saçları... bu işi öğreniyordu. Bluetooth'lu kulaklığına dokunup telefonda duraklamış şarkısını açarak asansörle kısa sürede aşağı indi.
Her zamanki saatinde masasındaki yerini aldı. Tabii yine henüz kimse gelmemişti. Bu nedenle kendisine aldığı kahve ve fit çöreği çıkardı. Hazır kilo vermişken bunu bozmak istemiyordu. Gerçi gidip aşçı bir sevgili bulmuştu ve bu kendisini ekstra zorlayacaktı. Hoş bir bakıma da kendisine diyet yemek yapacak birini bulmuş olduğu gerçeği de göz ardı edilemezdi. Kahvaltısını yaparken bir günaydın mesajı atmanın zevkine bıraktı kendisini.
**
Güne sporunu yaparak başlayan Kostas da eve dönüp duş aldıktan sonra yatağında bir süre uzanarak dinlenmeyi seçmişti. Telefonundan sakin bir müzik açıp kendini tamamen bırakarak üzerindeki yorgunluktan arınmıştı. Derken kısa süre içinde telefonuna art arda iki mesaj geldi. Önce üstelemedi. Yakaladığı rahatlığın bozulmasını istemedi. Ancak yeniden art arda mesaj sesleri gelince tek gözünü açıp telefonunu eline aldı. Biri Sezgi'dendi, diğeriyse Eleni'dendi. Önce Eleni'nin mesajını açıp gerilmek ve ardından Sezgi'nin mesajını açıp mutlu olmayı daha mantıklı buldu. Ve öyle yaptı. Ancak Eleni'nin mesajında aklı uzun süre kaldı. Zira babaannesinin onu aradığını söylemişti ve boşanma olayını Eleni'ye haber vermeden onlara söylediği için öfkeli bir şekilde bunun nedenini soruyordu. Onun öfkeyle büyük aptallıklar yaptığını en iyi Kostas bilirdi; mesela intihara teşebbüs etmek gibi... Bu işi bu kadar uzatmasının en önemli nedenlerinden biri buydu aslında. Eleni'yi yavaş yavaş bu olaya alıştırmaktı niyeti. Derinlerde bir yerlerde artık ikisi de bu işin sonuna geldiğinin farkındaydı. Sadece Eleni, aralarındaki duvara merdivensiz tırmanıp aşmaya çalışıyordu ki boş bir çaba içinde debeleniyordu. Bugün öğle saatlerinde onunla buluşup onu sakinleştirmesi lazımdı. O kadar sıkılmıştı ki artık onu sakinleştirmekten ya da kendinden çok onu düşünmekten, kendi benliğinden kopmuştu. Üstelik Eleni de sadece kendisini düşünen tarafken bu daha da zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ MAVİ (Treló Ble)
RomanceDenizin maviliğinden sıcak kalpli iki insanın hayatına uzanan deli bir aşk romanı... Bir varmış bir yokmuş berrak bir denizin içinde güzel bir deli maviyle, yemeklere fısıldayan havalı bir adam varmış ve bu hikâye denizin tam da ortasında başlamış. ...