Gözlerini hafifçe araladığında tatlı tatlı beşikte sallanıyor gibiydi. Bedeninde ufak bir yorgunluk vardı. Burnuna alkol kokusuyla birlikte hoş bir erkeksi kokusu geliyordu. Erkek parfümü sıkıp sıkmadığını düşünürken ayağının birine değmesiyle gözlerini kocaman açarak tavana bakmaya devam etti. Ayağıyla değdiği teni yokladı, biraz tüylüydü. Parmaklarının arasında tüylü bir şey hissetmek birden huylandırdı. Dün geceyi ne kadar hatırlıyordu? Bunu düşünemeyecek kadar paniklemeye başlıyordu.
'Sakin ol ve kim olduğuna hızla bak!'
İç sesini sonlandırmasıyla hızla yan tarafa baktı ve yüzü diğer tarafa dönük adamı gördü. Yerinden hafifçe doğrulduğunda üzerindeki gömleği fark etti. Gömlek kendisine ters giydirilmişti ve sırtındaki hissiyattan anladığı kadarıyla düğmeler de iliklenmişti. Sessizce ayaklandı ve üzerine bakındığında tulumunun da üzerinde olduğunu gördü. Rahat bir nefes aldı ve hemen etrafını tarafı. Neyse ki tanıdık bir yerde, yattaydı. Gülümsedi. Kısa bir anlığına rahatladı. Ne var ki bu uzun sürmedi. Gözleri yeniden büyüdü. Yer ve zaman kavramı yağmur gibi akıp gitmeye başladı. Niko'nun, aman yani Kostas'ın teknesindeydi? Adamın üstü çıplaktı, onun gömleği kendi üzerindeydi? Dün akşamı düşünmek için gözlerini yumdu ve içindeki şeytan Sezgi'nin yaptıkları hemen aklına geldi. Zira onları yaparken aklı çok da gitmemişti. Aslında isteye isteye yapmıştı. Zaten yanlış bir şey de yapmamıştı. Fakat arabaya bindikten sonra ne olmuştu, hiç anımsayamıyordu. Hazır aklına gelmişken yeniden dün geceyi bir yâd etmek istedi. Niko'yu tutup öpmesi ve onun da büyük bir istekle karşılık vermesi... Cidden büyük oynamıştı, aslında güzel de ilerlemişti. Galiba en esaslı öpücüğünü almıştı dün gece. Erkeklerin çoğu aceleyle işini görmek istediği için bu eylemi hafife alıyorlardı ama hazırlık aşaması her zaman önemliydi. Kostas da acele etmeden yavaş yavaş bunu kendisine yaşatmıştı. Gözlerini açtığında dudaklarını ısırarak Kostas'a baktı. Öyle başlayan bir gecenin sonunda belli ki sızmıştı. Ancak hala bu gömlek neden böyleydi onu anımsamıyordu. Rezil bir durum yaşanmış olabilir miydi? Kesinlikle olabilirdi!
'Niko'yu buna yapmaya zorlayan ne yapmış olabilirim acaba? Ay bu adama Niko demeyi de bırakmalıyım, sonuçta dili dilime değdi artık. Yabancı sayılmaz,' diyerek hafifçe güldüyse de hemen toparlandı. Kostas'ın kıpırdandığı görünce yeniden panikledi ve bir an ne yapacağını bilemedi hemen yatağın yanına çömeldi. 'Ay yok ben henüz karşılaşmaya hazır değilim. Kalbim deli gibi çarpıyor, iyice saçmalarım ben şimdi.' Emekleyerek kapıya doğru ilerlerken eşyalarına bakındı ve çantasını kapının dibinde buldu, tabii ayakkabılarını da... Hemen onlara kavuştuktan sonra açık kapıdan emekleyerek çıktı. Saniyeler içinde yatın dışına çıktığında üzerindeki gömlekten kurtulmaya çalıştı ama bir türlü açamadı. Sinirlenip çantasından telefonunu çıkarttı. Saate baktı önce. Henüz sabahın beş buçuğuydu ve dün geceden kalma biri için bu kadar erken uyanması saçmalıktı.
"Neyse! İyi ki de uyandım. Şimdi eve gidip bu üzerimdeki dün geceden kalma halini atacağım. Şuraya bak iğrenç bir şekilde alkol kokuyorum. Cidden ben ne zaman normal kadınlar gibi davranacağım acaba? Ne bileyim en azından uyandığımda," deyip telefonun ekranından kendine baktı. "Evet en azından böyle darmaduman olmasam, çok güzel olurdu. Külkedisi sendromu yaşıyorum. On ikiden önceki benle on ikiden sonraki benin arasındaki farkı bulmaya profesyonel olarak bulmaca çözen biri bile yetişemez."
Cüzdanını çıkartıp dün gece ne kadar harcadığını kontrol etti. Çok güzel! Bütün nakit parasını harcamıştı. Çantasını yokladı ama beş Euro dahi çıkmadı. Hemen telefonundan bankamatik aradı. Yakınlarda bir tane bulduğunda kartını çıkartmak için hareketlendi ama kartını da bulamadı. Panikle çantasının içini kenardaki koltuğa döktü ve cüzdanını resmen talan etti fakat kartını bulamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ MAVİ (Treló Ble)
RomanceDenizin maviliğinden sıcak kalpli iki insanın hayatına uzanan deli bir aşk romanı... Bir varmış bir yokmuş berrak bir denizin içinde güzel bir deli maviyle, yemeklere fısıldayan havalı bir adam varmış ve bu hikâye denizin tam da ortasında başlamış. ...