Yüzündeki kil maskesiyle salondaki koltuğunda oturmuş yine bir Brezilya dizisi izliyordu. Bu hafta yemek konusunda haddini aştığı için resmen salatalık ve havuç moduna geri dönmüştü. Yürümeyi de aksatmıştı bu hafta. Kostas kendisinde kalınca sabah o çekime giderken kendisini de işe bırakıyordu. Yine de yediklerinden pişman değildi, aklı hala yemediklerindeydi. Açıkçası artık kalori yakacak ücretsiz bir kalori yakıcısı vardı. Her bakımdan bu konuda oldukça şanslıydı.
Havucu sertçe dişlerken "Ya yuvarla şu adamı aşağıya! Yeter artık! Ne biçim aşk yaşatıyor sana!" diye sinirlendi Sezgi. Havucunu dişleyip sertçe çiğnerken de "Hoş benim de bu aşk ağzımdan burnumdan gelecekmiş gibi duruyor ama yine de bir şey diyemiyorum," diye kendine laf dokundurdu. Zira Kostas'a laf dokunduramıyordu. Hoş birine laf dokundurmak değil de şöyle sertçe o lafı boğazlarına sokmak istiyordu. Mesela; Eleni ve Eftalya cadı ikilisine!
Bu akşam artık resmi bir şekilde aileyle tanışacaktı. Hala hiç de gerek olduğunu düşünmüyordu, en azından hepsiyle topluca tanışmaya... Daha kaç hafta olmuştu ki sevgili olalı? Neden hemen böyle bir yola girmişlerdi, anlamıyordu. Fakat babaannenin oyununa geldiğini düşünüyordu. Tabii ailesine çok âşık olduğunu ispatlama derdine düşen Kostas bu oyundan habersizdi. Elbette ki elinde bir delil olmadan ona babaannesini bu hissettirdiklerinden de bahsedemiyordu.
"Birazcık aşk tadalım dedik, acı kısmına denk geldik!"
Dün geceden sonra aralarında ölü bir sessizlik meydana gelmişti. Eleni'nin psikopat gibi doğum gününü basmasını elbette ki kimse beklemiyordu. Herkes kendince şaşkınlığını yaşıyordu. Arkadaşları bu konuda çok kadıydı, Eleni sorununu çözen tarafın Kostas olmasını ve kesinlikle Sezgi'nin bu konuya dahil olmasını istemiyorlardı. Onların bu sert tavrı neyse ki bu sabah Kostas'ın Aegina'daki kahvaltıcısına gidip güzel bir kahvaltı yapıp dün gecenin kötü enerjisini göndermişlerdi. Kızları kaldıkları otelden alıp hızlı feribotla adaya geçmişlerdi. Deniz havası bile kötü enerjileri almaya yetmişti. Tabii Sezgi ve Kostas'ın ilk tanışıp geldikleri yer olunca biraz o gün yaşananlardan bahsedip eğlenmişlerdi. Kızlar Sezgi'nin başına bu kadar chick-lit olayların gelmesine çokça gülmüşlerdi. Piso Avli mekânında keyifli geçen kahvaltı sonrası tekrardan Atina'ya geçmişler, zaten araçta olan bavulların eşliğiyle doğruca havaalanına geçip vedalaşmışlardı. Daha sonra Kostas restorana geçmişti. Zaten aşktan arta kalan bulduğu her fırsatta restoranına koşuyordu minnoş köpekçik.
Yemek akşam diye bakım işine girmişti Sezgi de. İnternette biraz dolanıp Yunan magazin haberlerini okudu. Kendiyle ilgili bir haber var mıydı diye bakındı ama bir şeyler göremedi. Zaten ondan sonra da fazla üstelemedi. Açıkçası yakın zamanda onun da haberini alacağından emindi. Kendini tüm bu olaylara karşı hazır hissediyordu ancak bir yandan da kendini kandırdığını düşünüyordu. Dün gece Eleni'nin bencilliğinden sonra aslında iyi cesaretlendiğini düşünüyordu. Sağ olsun içki de buna katkı sağlamıştı ancak normalde bu kadar cesaretlendirmezdi içki onu. Zira en son içki yüzünden cesaret gösterdiğinde salağın birine aşk itirafı yapıp adamın kıçını izlemek durumunda kalmıştı. Bu nedenle genelde psikolojik olarak 'cesaretine sahip ol' deyip yönlendirirdi kendini...
Tabii Kostas'ın çaresizliğine de ayrı hüzünlenmişti. Onun cidden o anda ne yapması gerektiğini tam olarak kafasında oturtturamıyordu. Kendisi öyle bir durumda kalsa ne yapardı mesela, en çok da bunu düşünüyordu. Aslında kendisi biraz daha saldırgan davranabilirdi, Kostas'sa son derece normal davranmıştı o an için. Cidden bu konuda ne yapacaklarını bilmiyordu. Karışmak istemiyordu, öte yandan da bu ilişkiyi zedeleyeceği için karışması gerektiğini de düşünüyordu.
Kafasının bir köşesinde, dün gece karşısında acı çeken aşık bir kadın olsaydı kesin ondan özür filan dileyeceği düşüncesi dolanıyordu. Ne olursa olsun kalpsiz insan değildi. Herkesin aşka tutunması farklıydı. İnsan severken kendini de veriyordu da, fazladan verenlere de yapacak hiçbir şeyi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ MAVİ (Treló Ble)
RomanceDenizin maviliğinden sıcak kalpli iki insanın hayatına uzanan deli bir aşk romanı... Bir varmış bir yokmuş berrak bir denizin içinde güzel bir deli maviyle, yemeklere fısıldayan havalı bir adam varmış ve bu hikâye denizin tam da ortasında başlamış. ...