Sezgi çektiği sabırların sonunda artık bir selamete çıkacağına inandırıyordu kendisini. Yok çıkmayacaksa da ya kaçacak ya da babasını artık çekip vuracaktı. Babasının bu töre dizisi izleme işini abarttığını düşünüyordu. Aslında öyleydi. Çünkü bebek haberi çığ gibi ülkenin her tarafına yayılmaya başladığında elbette ki tebrik edilmesini beklemiyordu ama bu kadarını da beklemiyordu. Babası cici modern tatlı mı tatlı bir insandı, öyle olmasa zaten Kostas'ı donla görüp de üzerine bir de alay etmezdi. Ancak Kostas'ından babasından hoşlanmadığı için şimdi işi yokuşa sürüyordu. Ciddi bir şekilde kızı artık o aileye vermeyeceğini, torununu kendi doğruluyla büyüteceğinden bahsediyordu. Mesela şöyle bir planı vardı: Erik ve Tamer birlikte Türkiye maçlarında, kebap yerken, denizde yüzerken, 1 Mayıs'ı en coşkulu şekilde kutlarken ve fasıl gecelerinde Türk sanat musikisine eşlik ederken.
İşin kötü yani bu hayaller her gün artıyordu. Artık babasının torunuyla yapılacak bir plan defteri vardı. Erik bile sessizce köşesine çekilmiş bekliyordu. Belki de o bile doğmaktan vazgeçmişti. Çünkü Sezgi şeytana uymayıp bebeği aldırmadığı için biraz pişmandı.
Sezgi Yunanistan ve Türkiye arasında mekik okurken en sonunda yeniden Türkiye'de kaldı. Ezgi'nin düğünü için dönmüş ve Kostas'ın da gelmesiyle bebek haberini ertesi gün ailesine açıklamışlardı. Sezgi her ne kadar ben tek başıma açarım konuyu dese de Kostas Bey pek netti bu konuda, açıkçası hoşuna da gitmişti. Tabii biraz kızgınlık, kırgınlık ve sonunda mutluluk sandıkları bu yol da Tamer'in önderliğinde kızgınlık, kızgınlık ve kızgınlıkla gerçekleşmişti. Tamer'in kızgınlığı Sezgi'nin hamileliğinden çok daha doğru düzgün oturtamadığı bu ilişkisinden böyle bir aptallık yapmasıydı. Bir de zaten Kostas'ın babası Dimitri'ye kıl olduğu için kızını o aileye yedirmek istemiyordu.
Kostas hemen evlilik hazırlıkları yapılacağından bahsederken Tamer ayağı kalkıp "Kızımı da torunumu da vermiyorum, git kendine başka deli mavi bul," dediğinde deli mavi kısmını Kostas'ın Türkçe aksanıyla söylemeden de edememişti.
Funda kocasının delirmelerine karşı o pataklama edasıyla onla kavga ederken Sezgi sadece izlemekle yetinmeyi seçmişti. Annesi nasılda yirmi kişilik bağırıyordu. Kostas da paniklemeye geçtiğinde Sezgi onu sakinleştirip evden göndermişti. O oteline gittiğinde Sezgi de anne ve babasının kavgasına karışıp üçlü bir kavga gerçekleşmiş ve hiçbir sonuca varamadan herkes odasına çekilmişti.
Tüm gece Kostas'la konuşup neler yapılabilir hakkında fikir üretirken de Sezgi uyuyakalmıştı.
Sonraki günler Sezgi artık işinin başına geri dönmesini anlatmıştı bir sabah kahvaltısında. Babası kesinlikle kabul etmediği gibi kapıyı filan kilitlemişti kızı gitmesin diye... Daha çok torunu içinde olabilirdi.
Yine o günlerden biriydi. Kostas işleri nedeniyle dönmek durumunda kalmıştı aslında yine de dönmeyecekti. Sezgi'siz gitmeyi asla istemiyordu neyse ki Sezgi kıvrak zekasıyla onu sakinleştirip göndermişti ve zekice plan yapıp babasını ikna etme zamanıydı.
Odasında eşyalarını hazırlarken kendini inanılmaz yorgun hissediyordu. Zaten sürekli uykusu geliyordu bir de habire yemek yemek istiyordu. Yorgunluğu saymazsa diğer ikisi hep istediği şeyler olduğundan zor gelmiyordu. Uyurdu da yemek de yerdi.
Bavulunu çekip yere indirmek için hamle yaptığı anda "Geri zekalı kızım ne kaldırıyorsun öyle şak diye. Mal mısın nesin?" diye bağıran babasının sesiyle damağını kaldırdı Sezgi.
"Baba! Deli misin ne bağırıyorsun öyle ya?"
"Sensin deli! Ne bu hazırlık yine Ben sana gitmeyi yasaklamadım mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ MAVİ (Treló Ble)
RomanceDenizin maviliğinden sıcak kalpli iki insanın hayatına uzanan deli bir aşk romanı... Bir varmış bir yokmuş berrak bir denizin içinde güzel bir deli maviyle, yemeklere fısıldayan havalı bir adam varmış ve bu hikâye denizin tam da ortasında başlamış. ...