T.B.C × 3-BÖLÜM/ NÖBET

5.1K 603 120
                                    

Selam, dostlarım! Biliyorsunuz, bu kitap benim için oldukça özel bir kitap. Benliğimi en çok kattığım ve içimdeki en coşkun duygu olan vatan aşkımla suladığım bir kitap bu. Eğer ş.v.k'yi de okuduysanız biliyorsunuzdur. Benim için bazı bölümler vardır ki özelin de özelidir. Evet, her bölümlerimi özenle yazarım, sevgiyle yazarım... Ama bazı bölümlere daha çok bir şeyler katarım. Bu bölüm de, kitapta en çok kendimi kattığım bölümlerden biri. Aslında ağlayarak, gururla yazdığım, kalbimi hoplatan bölümlerden biri. Beni tanıyanlar nedenini anlayacaktır zaten. Tanımayanlar için de bölüm sonunda ufak bir konuşma yazacağım.

Umarım siz de bölümü seversiniz. Öpüyorum çok. <3

"Üsteğmen?.. Üsteğmen?!.. Allah'ım, seni kaldırmak ne zor işmiş be Üsteğmen!"

Kolumun sarsılması ile gözlerimi araladım. "Yüzbaşım?!" Ayağa fırladım.

Ellerini göğe doğru açtı. "Sana binlerce kere şükürler olsun rabbim. Sonunda sesime kulak verdin!" Gözlerini bana dikti. "Seni uyandıracağım diye kaç dakikadır burada götümü yırtıyorum, Üsteğmen."

"Kusura bakmayın, Yüzbaşım."

Derin bir nefes aldı. "Tamam, Üsteğmen. Sorun değil. Uyandıysan gel nöbet yerine intikal edelim."

"Emredersiniz Yüzbaşım!"

Hemen yanı başımdaki el fenerimi alıp bacağımdaki cebe koydum. Ömer'i de omuzuma takıp Yüzbaşı'nın ardından çadırdan çıktım. Ben Yüzbaşı'nın peşinden ilerlerken elindeki telsizden Celal'in sesini işittim.

"Komutanım yardım lazım."

Komutan hemen cevap verdi. "Uyanmadı mı?"

"Yok komutanım. Bağırdım, çağırdım. Bin defa adını seslendim. Sarstım, tokat attım... WWE dövüşçüsü gibi üstüne bile atladım! Ama tık yok! Bana mısın, demiyor!"

Derin bir nefes aldı ve bana döndü. Bu sırada da telsizi açıp Celal'e cevap verdi. "Tamam, Celal. Geliyoruz."

Nöbet yerine doğru çıktığımız yolu, Celal ile Adem'in kaldığı çadıra doğru değiştirdik. Zaten kamp alanını küçük tuttuğumuzdan çadırlarına çabucak gelebilmiştik. Adem'in yanında oturmuş hala sövüp saymaya devam eden Celal, içeriye girmemizle hızla ayağa kalktı. Yüzbaşı, Adem'in yanına çöküp bize döndü.

"Medeni hali neydi lan bunun?"

Anlamaz gözlerle Celal'le birbirimize baktık. Daha sonra yine Yüzbaşı'na dönüp aynı anda konuştuk. "Evli, komutanım."

Yüzbaşı, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Adem'e döndü. Kendimi tutamayıp sordum. "Medeni halini ne yapacaksınız, Yüzbaşı'm?"

Gülümsemeye devam ediyordu. Yine tekledi kalbim. Titrek bir nefes aldım. "Göreceksin, Üsteğmen."

Adem'in kulağına eğilip sesini incelterek ve kelimenin sonunu uzatarak konuştu. "Aşkım?" Ufak bir mırıldanma oldu Adem'de ama uyanmamıştı hala. "Hadi kalk kocacığım. Kahvaltı hazır."

Yüzünde oluşan gülümsemeyle cevap verdi Adem. "Valla çok yorulmuşum hayatım. Bir beş dakika daha uyusam?"

Biz Celal ile beraber kahkaha atmamak için elimizi ağzımıza bastırmışken bir yandan da sessizce olduğumuz yerde tepiniyorduk. Yüzbaşı devam etti. "Aa ama! Olmaz öyle. Kahvaltı soğur."

TABURDA BİR CUMHURİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin