Yeni bölümü yayınlamak için kitabın 41 Bin okunmaya ulaşmasını bekledim.
Neden biliyor musunuz?
"Tü tü tü tü 41 kere maşşşşaallahh benim kitabıma!" Eprisini yapabilmek için. Yani eheheh kusura bakmayın, normalde böyle espriler pek yapmam ama... Bu bir istisna sayılabilir. Çünkü öyle bir içimden geldi! Aslında bu yoktu, bu yoktu. Öyle bir içimden geldi! Diyerek Bülent Ersoy ablamızdan da bir alıntı yapıyor ve sizi birkaç dramatik bölümün ardından mis gibi bir bölümle baş başa bırakıyorum. <3
Asel'den/ 2 Ay Sonra/ İstanbul
Pars, arabayı gelinlik mağazasının önüne park ettiğinde derin bir nefes aldım ve homurdanmaya başladım. "Çok sıkıldım ben artık."
Eliyle saçlarımı okşayıp kendine çekti ve saçlarımın üstüne ufak bir öpücük bıraktı. "Biliyorum, güzelim ama zaten son prova bu. Şunun şurasında düğünümüze ne kaldı ki?"
Gülümseyerek kollarımı boynuna sardım ve gözlerimi yumup iç çektim. "Gerçekten öyle..." Başımı kaldırıp çenemi omuzuna dayadım ve sordum. "Her şey ne kadar da hızlı ilerledi, değil mi?"
Kaşlarını kaldırdı. "Yani çok hızlı mı karar aldık diyorsun?"
Dilimi şaklattım. "Hayır... Sadece zaman ne kadar da çabuk geçti diyorum."
Kaşlarını indirip gülümsedi. "Öyle. Daha dün gibi geliyor, taburda seninle karşılaşınca neredeyse kalp krizi geçiriyor oluşum."
Yaa, ilk gördüğümde vurulmuştum ben de sana.
Bir dakika!
Sen bana Ecem'i sevgilin gibi tanıtıp kısa dönem depresyona sokmamış mıydın beni?!
Ani bir hareketle kaşlarımı çatıp omuzuna vurdum. Şaşkınlıkla gözlerini araladı ve omuzunu ovalayarak sordu. "Aklına yine ne geldi acaba? Ne güzel romantik romantik takılıyorduk."
Omuz silktim. "Aklıma Ecem'i sevgilin olarak tanıtışın geldi. Sinirlendim."
Sırıttı. "Niye? Kıskanmış mıydın yoksa?"
Tek kaşımı kaldırdım. "Hiç diğer kızlar gibi 'Yok canım, ne kıskanması?' Triplerine giremem ben. Kıskanmıştım tabii!"
Kısa bir kahkaha attı. Bu sırada telefonunun zil sesi arabanın içini doldurduğunda koltukta biraz aşağıya doğru kayıp kalçasını yukarıya kaldırdı ve arka cebindeki telefonunu çıkarttı. Bu sırada onunla beraber ben de ekranda yazan ismi görmüştüm. Filiz Kundukçu. Aramayı yanıtlayıp telefonu hoparlöre aldı. "Alo?"
Filiz'in titrek sesini işittim. "Selam Pars."
"Aleykümselam Filiz. Ne için aramıştın?"
Mikrofona çarpan iç çekişi duyuldu. "Gönderdiğin çiçekler için teşekkür edeyim diye aramıştım."
Filiz göremese de başını ağır ağır onayla salladı ve konuştu, Pars. "O çiçekler senin için değildi, Filiz."
"Nasıl yani? Bana teselli olsun diye yollamamış mıydın?" Sesindeki şaşkınlık elle tutulur gibiydi.
"Hayır..." Göz devirdi. "Anlaşılan üstündeki notu sonuna kadar okumamışsın. Çiçekleri sana teselli olsun diye değil, Ceren'in cenazesinde bulunamasam da benim adıma mezarının başına bırakman için yolladım."
Başta birkaç saniye sessiz kaldı, Filiz. "Ah, anladım... Yine de çok teşekkür ederim. Biliyorsun, Ceren seni çok severdi. Eminim onu unutmadığın ve ona bu güzel buketi yolladığın için çok mutlu olacaktır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TABURDA BİR CUMHURİYET
Teen FictionCUMHURİYET SERİSİ - 1 - Bu kitap, başta Ömer Halisdemir olmak üzere bu ülke uğruna can veren nice şehitlerimize ithaf edilmiştir. Vatan uğruna baş koymuş, nice aşağılamaların, küçümsemelerin ardından başı dik, alını pak çıkmış bir üsteğmen; Asel Nur...