T.B.C × 35- BÖLÜM/ NEYLEYİM SENSİZ BEN DÜNYAYI?

1.1K 169 43
                                    

Pars'dan/ Şırnak

Korkudan vücudum tir tir titriyordu. Yıllardır askerdim. Sayamayacağım kadar çok operasyona katılmış hatta teröristlerle burun buruna bile çatışmıştım. Ama öyle ya, hayatımda şu andan başka korkuyu böyle bedenimin her zerresinde hissedecek kadar korkmamıştım. Asel'in vurulup da yere düşüşünü gördüğümde sanki bir mermi gelip de tam kalbimden vurmuştu beni.

Ona söz verdiğim gibi timi koşarak Kobra'ya bıraktım. Şehit vermeyecektim! Ne Asel'i ne de Göktürk'ten başka herhangi bir silah arkadaşımı toprağa koymaya niyetim yoktu! Tim Kobra'ya biner binmez ne kadar ısrar etseler de tek başıma geri araziye doğru koşmaya başladım.

Ne olur beni bırakma, bir tanem.

Seni kurtarmak için her şeyi yapacağım.

Sen yeter ki kapatma gözlerini.

Vazgeçme benden.

Ben ikimiz yerine de çatışacağım.

Asel'e yönelmemle sağıma ve soluma mermiler yağmaya başlamıştı. Toprağa isabet eden mermiler resmen içine gömülüyordu. Asel çatıda keskin nişancı var demişti fakat yerini söylememişti. Belki de bedeni daha fazla konuşmaya direnememişti...

Başımı kaldırıp az önce mevzilendiğimiz evin çatısına baktım ama kimse yoktu. Sağ yanındaki evin çatısına baktım bu sefer. Yine kimse yoktu.

Ben daha çatıda mevzilenen şerefsizi göremiyorum, sen şerefsizi görüp bir hedefinde kim olduğunu kestirip kendini siper ediyorsun...

İyileştiğinde alnından bir kez daha öpeceğim, Asel'im.

Başlarda dediğin kadar iyi bir nişancı olmadığını düşünüyordum ama daha sonra iyi bir nişancı olduğunu anlamamın üstüne şimdi bir de sonsuz saygı duyuyorum sana.

Başımı mevzilendiğimiz evin sol yanında bulunan binanın çatısına çevirdim.

Şimdi siktim belanı!

Soysuz köpek!

Bekle lan götüne el bombasını tıkmaya geliyorum!

Elimdeki Kanas ile hedefe odaklanmadan sadece dikkati dağılsın ve bana atış edemesin diye bulunduğu evi serseri mermi yağmuruna tutuyordum. Bulunduğu evin önüne vardığımda vakit kaybetmeden evin içine girdim. Çatıdan kaçmasına fırsat vermeden gebertmek istiyordum. Hızla çatıya çıktığımda elinde tüfeğiyle çatının kapısında burun buruna gelmiştik.

Sırttım. "Ne o, bir yere mi gidiyordun yoksa?" Elimdeki tüfeği karnına dayayıp tetiği çektiğimde yere yığılmıştı. Ayaklarımın dibine uzanmış, karını tutarak acı içinde bana bakarken elindeki silaha sağ ayağımla vurarak çatının bir köşesine ittim. Tüfeğimin namlusunu yeniden teröriste doğrulttum. "Az önce sıktığın merminin isabet ettiği kişi kimdi biliyor musun?!" Başını iki yana salladığında histerik bir kahkaha savurdum. Eğilip sol dizimi karnındaki yarasına bastırarak üstüne çöktüm. Kıvranışları artmış, acısı buruşturduğu yüzünden net bir şekilde okunur olmuştu. "Az önce namlundan çıkan merminin isabet ettiği kişi benim silah arkadaşımdı! Hayat arkadaşımdı! Sevdiğimdi! Kalbimi ellerine teslim ettiğim hatunumdu! Hayallerimi süsleyen, baş rolünü oynayan kadınımdı! Ama sen!..." Dizimi daha çok bastırarak yüzümü yüzüne yaklaştırdım ve iğrenir bir ifadeyle dişlerimin arasından tıslayarak konuşmaya devam ettim. "Namlundan çıkan mermiyle sevdiğimi vurdun! Benim dokunmaya dahi kıyamadığım, ya bir tanesi bile olsun koparsa diye saçlarını okşayamadığım sevdiğime mermi sıktın!" Yüzümü daha da yaklaştırdım ve sinsice sırıttım. "Şimdi de ben sana sıkacağım ve ellerimle canını alacağım!" Ayağa kalktım. Tüfeğimin namlusunu alnına bastırırken son kez konuştum. "Bu yüze iyi bak soyuna, sopuna sıçtığım! Bu yüze iyi bak çünkü ölmeden önceki son gördüğün yüz benim yüzüm olacak! Öldüğünde korkuyla kavrulan gözlerinde benim suretimin yansıması kalacak!" İğrenir bir şekilde gülümsedim ve tüfeğimin tetiğine basarak sevdiğime mermi sıkanın canını aldım.

TABURDA BİR CUMHURİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin