Multimedya; PAEM 5. Dönem Mezuniyet Töreni.
PAEM 5. Dönem mezunlarını kutlarım. Her biriniz çok güzelsiniz. Allah sizi korusun, kollasın. Sizlerle gurur duyuyoruz.
🇹🇷Yıldızımızı parlatmayı unutmayın lütfen. Sizleri seviyorum. Ki, zaten bunu biliyorsunuz. ♥
"Yaptığınız görev..." Diye konuşmaya başladı Mehmet Albay. Daha tabura varalı çok olmamıştı. Üstümüzü değiştirmemize ve duş almamıza izin verip hemen ardından odasına çağırdı. "O kadar temiz ve sorunsuzdu ki! Hepinizle gurur duyuyorum." Karşısında rahat pozisyonda dediklerini dinliyorduk.
"Sağ ol!"
Mehmet Albay gülümsedi. Yüzbaşı'na yaklaşıp hemen önünde durdu. Alnını öptü ve Yüzbaşı'nın yüzü hala avuçları arasındayken konuştu. "Daha geldiğin ilk günden, katıldığın ilk görevden nasıl bir Er olduğunu gösterdin. Seninle gurur duyuyorum, Yüzbaşı."
"Sağ olun, Komutanım!"
Bana geldi. Önümde durdu ve uzanıp alnımdan öptü. Yüzümü avuçları arasına aldı. "Kaç yıldır askerimsin. Seninle ne kadar gurur duyduğumu artık bildiğini düşünüyorum, Asel. İyi işti, ellerin dert görmesin."
Gülümsedim. "Sağ olun, Komutanım!"
Tüm timin teker teker alnından öpüp ne kadar gurur duyduğunu anlattı, Mehmet Albay. O da böyle biriydi işte. Zamanı gelir en çok o kızar, zamanı gelir en çok o severdi. Yeri gelir bir baba gibi korur kollar, yeri gelir bir ağabey gibi şefkatini gösterir, yeri gelir albay, asker ilişkisinden öteye geçmezdi.
"Oturun."
Oturduk. Mehmet Albay'da masasının arkasındaki sandalyesine oturdu. Ellerini karnının üstünde birbirine kenetledi ve konuştu. "Göktürk Timi..." Derin bir nefes aldı. Bu tim özeldi. Bu da onu her seferinde gururlandırıyordu. "İki kez yorulmadan, dinlenmeden, uyumadan üst üste göreve çıktınız ve bir kere gelip de isyan etmediniz... Bu önümüzdeki bir hafta boyunca izinlisiniz."
Başımı çevirip time kısa bir göz attım. Herkesin yüzünde güller açıyordu. Yeniden Albay'a döndüm.
"Neredeyse dört ay olacak ailenizi bir kere görmediniz. Gidin ailenizle görüşün, sevdalınızla buluşun... Hasret giderin biraz."
Hep beraber ayağa kalkıp asker selamı verdik. "Sağ ol!"
Gülümsemesi daha da yüzüne yayılırken ayağa kalktı, Mehmet Albay. "Sizler de sağ olun, asker... Çıkabilirsiniz."
Mehmet Albay'ın odasından çıkmamızla sevinç naralarını işitmem bir oldu. "Sonunda be! Kaç aydur burnimda tütüyrdi memleketum!"
Samet'e bakıp gülümsedim. Rizeli olduğuyla her fırsatta övünürdü. Rizeliydi o, ama en kralından!
"He badim ya! Ben de sonunda gidip Aysel'imle görüşebileceğim." Diye Samet'e destek verdi, Hakan.
Gülümsedim. Aklıma Yüzbaşı ve sevdalısı düşerken istemeden de olsa soldu gülüşüm. Bakışlarım Yüzbaşı'na kaydı. O da bana bakıyordu. Gözlerimi anında kaçırıp yeniden Hakan'a döndüm. "Ee? İstemeye gitmiyor muyuz, oğlum?"
"Gideceğiz. Gideceğiz, komutanım da..."
Belli. Bir sıkıntısı vardı bu çocuğun. Yanına gidip elimi destek verircesine omuzuna koydum. "Ne oldu, aslanım? Anlat bakayım."
İç çekti. "Babası be, Komutanım. Aysel ile olan durumumuzu biliyor..."
"Onu biliyorum. Asıl mevzu ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TABURDA BİR CUMHURİYET
Teen FictionCUMHURİYET SERİSİ - 1 - Bu kitap, başta Ömer Halisdemir olmak üzere bu ülke uğruna can veren nice şehitlerimize ithaf edilmiştir. Vatan uğruna baş koymuş, nice aşağılamaların, küçümsemelerin ardından başı dik, alını pak çıkmış bir üsteğmen; Asel Nur...