Dostlarım bugün bölüm biraz geç geldi, farkındayım. Fakat tüm gün dışarıda ders çalıştığımdan bir türlü bölüm atmaya fırsat bulamadım.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 98. Yıl dönümünü kutlarım.
29 Ekim'e 29. Bölümün denk gelmesi peki... :)
Geçtiğimiz bölümdeki duygusallık ve romantiklikten sonra tabii ki sizi yine operasyonlara götürüyorum. Hem de bu sefer bambaşka! Çünkü fazla romantiklik bizim bünyemize fazla. :D
"Fırat ve Yasir ile iki senenin üstüne bu kadar art arda görüşeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi." İki elimle de Ömer'i kavrayıp helikopterin camından aşağıya baktım.
"Evet, güzelim. Benim de aklıma gelmezdi." Pars'ın sesiyle başımı ona çevirdim.
Ardından ona küçük bir gülümseme gönderip helikopterin pilotu Çağrı'ya seslendim. "Ne kadar kaldı, Çağrı?"
"Çok değil, Üsteğmen. Birkaç dakikaya varırız."
Helikopter yere yaklaşık iki metre mesafede durduğunda teker teker helikopterden atlayıp hızlı bir şekilde komutanlığa giriş yaptık.
Şırnak İl Jandarma Komutanlığı
"Üsteğmen?"
Gülümseyerek Fırat'a doğru yürüdüm. "Albay Fırat Türkoğlu?"
Omuzlarımdan tutup kendine çekti ve sarıldı. Biz bir süre öyle kaldıktan sonra yanımızdaki Yasir konuştu. "Kıskanıyorum lan! Gel bana da sarıl."
Kısa bir kahkaha atıp Fırat'tan ayrılarak kollarımı Yasir'in boynuna doladım. "Kıskanma Yüzbaşım. Ben ikinize de yeterim." Ayrıldıktan sonra sordum. "Görev yerine ne zaman intikal ediyoruz?"
"Birazdan Kirpilerle Şerafettin Elçi Havalimanı'na gidip uçakları karşılayacağız. Oradan da görev yerine intikal ederiz." Dedi Fırat. Başımı sallayarak dediklerini onayladım. Yaklaşık on dakika sonra iki Kirpi komutanlığın önüne gelmişti. Çabucak yerlerimizi alıp yola koyulduk.
Şerafettin Elçi Havalimanı
"Ne zaman gelirler?" Diye sordum. Havalimanının kafeteryasına doğru ilerlerken.
Boğazını temizleyip konuştu, Fırat. "Tim komutanı hava durumundan dolayı iniş yapamadıklarını bildirdi. Anlaşılan süreç biraz uzayacak."
Derin bir nefes alıp cama döndüm. Hava gerçekten kötüydü. Biz komutanlıktan çıkarken hafif yağmur atıştırmaya başlamış, gittikçe şiddetlenmişti. Bu hava koşullarında görev de hayli zor olacaktı. Belime değen elle irkildim.
"Ne düşünüyorsun?" Diye sordu, Pars. Bir yandan da saçlarıma bir öpücük bırakıp ardından çenesini başımın üstüne koymuştu.
"Görevi." Kısa ve net bir cevap verdim. Tedirgindim.
Belimdeki eliyle daha sıkı sarıp iyice kendine yaklaştırdı. "Endişelisin. Olma. Her şey güzel ilerleyecek... Evet, hava şartları görevi oldukça zorlaştıracak ama biliyorsun, biz nelerin üstesinden gelmişiz. Bu görevin de üstesinden geliriz evelallah."
Gülümsedim. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Ben Türk komandosuyum, düşmanı çelik pençemle ezerim."
Kısa bir kahkaha attı ve benim yerime devam etti. "Her yerde ben varım. Havada, karada, çatakta ve batakta. Her zaman ve her yerde..." Biraz bekledi ve sordu. "Hazır?"
Sessizce bağırdım. "Daima hazır!"
"Güzel..." Alnıma ufak bir öpücük bıraktı. "Hadi gel sıcak bir şeyler alalım." Pars'ın eli hala belimdeyken kafeteryaya gidip iki bardak çay aldık ve bizden önce çay alıp boş bir masaya oturmuş Fırat ile Yasin'in yanına iki sandalye daha çekip oturduk.
![](https://img.wattpad.com/cover/260883985-288-k57461.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TABURDA BİR CUMHURİYET
Teen FictionCUMHURİYET SERİSİ - 1 - Bu kitap, başta Ömer Halisdemir olmak üzere bu ülke uğruna can veren nice şehitlerimize ithaf edilmiştir. Vatan uğruna baş koymuş, nice aşağılamaların, küçümsemelerin ardından başı dik, alını pak çıkmış bir üsteğmen; Asel Nur...