Sonunda duşa girmiş, suyun rahatlatıcı etkisiyle kendine gelmiş, mis gibi sabunla yıkanmış, aynada bir yabancı gibi görünen kendini süzmüş, saçlarını eliyle şekillendirmişti. Kwek, gerçekten de Aiko'nun dediği gibi onları dostane bir havayla karşılamış, evine buyur etmiş, duş alabileceklerini söylemiş, üstelik temiz çamaşırlar bırakacak kadar da nazik davranmıştı. Mutfaktan gelen baş döndürücü kokularla büyülenmiş gibi yürüdü Can, ondan önce duş almış olan Aiko, ıslak saçlarını bir tokayla gelişigüzel tutturmuş, kar beyazı yüzünde sıcak bir ifadeyle masaya kollarını dayamış, kendinden memnun gevezelik ederken Kwek de ocağın başında bir şeyler pişiriyor, arada bir gülümseyerek kıza ilgili ve babacan bakışlar fırlatıyordu. Bir an minnet duydu Can, bu adam onları daha önceden hiç görmemiş olmasına rağmen samimiyetle kucaklamıştı. Gözleri doldu. İnsanoğlu ne anlaşılmazdı! Bir yanda cana acımasızca kıyan hatta bundan zevk alan insanlar, bir yanda da bir çiçeğin koparılmasından acı duyanlar vardı. Büyük resimde iyi ve kötü, dengeli bir biçimde yerini almış, dünyanın var oluşundan beri arada alevlenen, arada durgunlaşan savaşını sürdürüyordu. Oysa kazanan yoktu; tüm insanlar, tüm canlılar kaybetmekteydi. Keşke bunu görebilseydi insanlar, keşke akıllarını ve yüreklerini dinleyip dünyada var olan her canlının yaşama hakkını kabul edebilseydi! O zaman her şey ne kadar da kolay olurdu. İçini çekti.
Aiko kapıda onları seyre dalan Can'ı fark etti. "Ah gelsene Can, biz de Kwek'le laflıyorduk. Bize harika yemekler yapıyor. Tanrım, ne kadar acıkmışım da haberim yok!" Kwek halden anlar, alışkın bir ev sahibi edasıyla tabakları, kaşıkları ve bardakları hızla masaya dizdi, yemekleri servis ederken "Önce temel ihtiyaçlarımızı karşılayalım. Sonra sizi buraya hangi rüzgar attı, uzun uzun konuşuruz." dedi.
Fıstık ezmeli soslu tavuk ve noodle harikaydı, Kwek iyi bir aşçıydı. Yemekte açtığı kırmızı şarap da iyice yorgun olan kaçakları biraz gevşetmişti. Yemek bitince rahat ve davetkar koltuğa oturdular ellerinde kadehleriyle. Ortam, havanın kararmasıyla birden ciddileşmişti.
Kwek yüzünde kocaman soru işaretleriyle onları süzüyordu, gene de konuşmayı başlatan ilk kişi olmaktan kaçınıyordu. Aiko şarabından bir yudum aldı, konuşmak için buna ihtiyacı vardı, yutkundu. "Sanırım, benim açıklamam daha uygun olacak. Ne de olsa hepsi benim başımın altından çıktı Kwek. Seni güvenli, sıcak yuvanda rahatsız etme nedenimiz çok uzun bir hikayeye dayanıyor. Dinlemek için hazır mısın?" dedi kibar ama şüpheli bir ses tonuyla. Kwek başını sallamakla yetindi, sanki konuşmanın havasını bozmaktan kaçınıyordu. Aiko anlatmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALGIN (Devam Ediyor.)
Science Fictionİnsanlık tarihi boyunca pek çok salgın hastalık yaşandı. Ama hiçbiri 21. yüzyılda tüm dünyayı derinden etkileyen, insanların yaşamını sarsan, dengeleri alt üst eden salgın gibi bilim otoritelerini yıkmadı. Milyonlarca insan acı çekerek hayatını kay...