Uçağın ufacık penceresinden Singapur'un tanıdık silüetini gördüğünde sonunda rahatladı Can, içten içe hep bir aksilik olacağından endişelenmişti. Oysa arkadaşları kurtulmanın zaferiyle sarhoş gibiydi, tamam, belki de yolculuk esnasında Boris'e uyup arka arkaya yuvarladıkları kadehler de bunda etkili olmuştu ama hepsi öyle keyifliydi ki onların neşesini bozmaktansa susmayı tercih etmişti Can, sessizce uyur numarası yapmıştı. Aiko yanakları içkiden al al yanına gelip de "Hey uykucu, geldik, haydi uyan artık, inişe geçiyoruz." dediğinde mahsustan esner gibi yapmış, bu arada kıza kocaman gülümsemeyi de ihmal etmemişti. Uçak havaalanına indiğinde personelle vedalaşmışlardı. Evet, şimdi tek bir soru vardı: İstikamet neresi?
Can bir kafede oturup durum değerlendirmesi yapmayı önerdi, bir kahve hepsine iyi gelecekti. Şehir merkezinde bir kafeye oturdular. Kahvelerini yudumlarken hepsi biraz açılmıştı. Aiko sabırsızdı. "Kwek! Kwek'e gidelim! Bize çok yardımcı olmuştu." dedi gözleri parlayarak. Can "Olmaz Aiko, adamın başını belaya soktuk mu onu bile bilmiyoruz, daha sonra kendisiyle hiç iletişim kurmadık." dedi. Aiko telefonunu çıkarıp bir mesaj yazdı sonra Can'a gülümsedi. "Şimdi iletişim kurduk Can." dedi. Hala tam olarak ayılamamıştı, Can onu hoşgörüyle süzdü. Kwek'in cevabı kısa ama açıktı. "Size ve dostlarınıza kapım her zaman açık. Aynı adresteyim."
Aiko ayaklandı. "Hadi gidelim." Kwek onları dostça karşıladı. Hemen bir kahve ikram etti, meraklıydı ama soru sorup da konuklarını bunaltmayacak kadar güngörmüş biriydi. Sustu. Aiko her zamanki teklifsizliğiyle söze başladı. "Oh Kwek, başımıza neler geldi bilemezsin!" Sonra tüm hikayeyi ayrıntılarıyla anlatmaya koyuldu. Kwek bu esnada hikayenin uzun süreceğini fark ettiğinden bir şişe şarap açtı, sonra bir tane daha, bir tane daha. Gece yarısını geçerken Aiko coşkulu anlatımını bitirebilmişti. Kwek şaşkınlıkla "Gerçekten, bunları mı yaşadınız? Sizler?" dedi. Boris "Dostum, eksiği var fazlası yok." dedi. Sergei esnemekle meşguldü, aslında uzun uçak yolculuğu hepsini yormuştu ama yaşadıkları heyecan nedeniyle bu yorgunluğu hissetmiyorlardı, ne var ki şarap hepsini mayıştırmıştı. Kwek "İnanamıyorum, iyi ki buraya geldiniz. Siz gittikten sonra ulusal güvenlikten olduklarını söyleyen takım elbiseli bazı adamlar kapımı çaldı, sizinle ilgili sorular sordular, ben de Bayan Aiko geçerken eski dostunu görmek istemiş gibi bir şeyler uydurdum, bayağı sorguladılar ama bir kanıt bulamadıklarından olacak, sorun çıkarmadan gittiler." dedi. Can ciddiyetle "O adamlar bence ulusal güvenlikten değildi Kwek, Juno'nun adamlarıydı. Senin bir şey bilmediğine inanınca seni bırakmış olmalılar ki sorgumuz esnasında biz de zaten Juno'ya aynısını söylemiştik, sen de teyit edince inanmış olmalılar." dedi. Kwek'in içi ürpermişti, gene de konukseverliğinden ödün vermeye niyeti yoktu. "Evet, artık dinlenelim mi? Pek geniş bir evim yok arkadaşlar ama hepimiz sığarız diye düşünüyorum." dedi. Erkekler salonda uyudular, Aiko misafir odasını aldı. Günlerdir yaşadıkları stres onları çok yormuş, uzun uçak yolculuğu da bu yorgunluklarına tuz biber ekmişti, yatakları rahat ya da değil hiç umursamadan hepsi derin bir uykuya daldılar.Kwek'in mutfağından yayılan davetkar kokular kış uykusuna yatan bir ayıyı bile uyandırırdı, sabah dinç ve mutlu hissederek uyandılar, masanın etrafına toplandılar, iştahla kahvaltı ettiler. Kwek ciddi bir yüz ifadesiyle "Siz bana uğradığınızda en son çok önemli bir bilgi açıklayacağınızı söylemiştiniz, ben de internetten sürekli haber ve gelişmeleri takip ettim. Haber duyulduktan sonra tüm dünya ayaklandı, nasıl ifade etsem bilemiyorum; insanlar kandırıldıklarını, ilaç şirketlerinin elinde oyuncak olduklarını düşündüler, bazı hükumetler istifa etmek zorunda kaldı, hemen hepsi gerçek virüs rakamlarını halka açıkladı, laboratuvarlar daha bir şevkle ilaç bulmaya çabaladı, gazeteler habire bu konuyu gündeme taşıdı, anlayacağınız ortalığı fena karıştırdınız, sizden beklediğim de buydu zaten. Ama devamını bekliyordum, birden sustunuz, herkes sustu; sizden bir açıklama bekledik, aylarca ama aylarca tek bir cümle yayımlamadınız, o zaman anladım ki bir şeyler ters gidiyor. Aiko'yu bulmaya çalıştım ancak uzun zamandır kimse görmemişti onu. Endişelendim, açıkçası öldüğünüzü düşündüm, sonuçta bana geldiğinizde laboratuvarda karşılaştığınız silahlı adamlardan bahsetmiştiniz. Bu adamlar güçlü ve sözü geçen adamlar, birçok hükumeti parmağında oynatıyor olmalılar, iki kişiyi susturmak ne kadar zor ki onlar için? Ama sizin zekanıza inandım hep, giderek tükense de bir umut besledim. Sözün kısası dostlarım, pandemi son gaz devam ediyor, kısıtlamalarla önüne geçilmeye çalışılıyor hala ama etkili olunamıyor; aşı çözüm değil, aşılananlar da hayatını kaybediyor, Dünya Sağlık Örgütü tutarsız açıklamalar yaparak insanların kafasını daha çok karıştırıyor. Tam bir keşmekeş hakim anlayacağınız tüm dünyaya." Bunları az çok tahmin etseler de duymak pek hoşlarına gitmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALGIN (Devam Ediyor.)
Science Fictionİnsanlık tarihi boyunca pek çok salgın hastalık yaşandı. Ama hiçbiri 21. yüzyılda tüm dünyayı derinden etkileyen, insanların yaşamını sarsan, dengeleri alt üst eden salgın gibi bilim otoritelerini yıkmadı. Milyonlarca insan acı çekerek hayatını kay...