XVIII NANE YEŞİLİ

19 2 1
                                    


          Gözlerini güneşin ısıtmayan dokunuşlarıyla açtı, keyifle gerindi, saat kaçtı acaba? Kalktı, duş aldı, tıraş oldu, giyindi, aşağı indi. Juno şömine başında kahvesini yudumluyordu, kaşlarını kaldırarak ilgiyle süzdü Can'ı. "Günaydın, bugün nasılsınız Bay Can?" "Dinlendim, dün oldukça yorucuydu, Sergei ve Boris'le de konuştuk, biraz geç yattım, ideallerinizi onlarla da paylaştım." dedi. Bay Juno, memnun bir gülümsemeyle "Bize kahvaltıda katılsınlar, biraz sohbet edelim." diye önerdi. Can içten içe buna sevindi, belki de dostları Bay Juno'yu ve örgütünü tanıdığında onu anlayabilirdi, arkadaşlarına haber vermek için odalarına uğradı. Boris de Sergei de çoktan kalkmışlardı. Can gülümseyerek "Hadi beraber kahvaltı yapalım, Bay Juno bizleri yemek salonunda bekliyor." dedi. Beraberce salona indiler, Aiko çoktan kahvaltı masasındaki yerini almıştı.

         Can dostlarına baktı, keyiflendi, bu insanlarla kader birliği yapmıştı, uzun zamandır onlara sırtını dayamıştı. İlk zamanlar Boris'e bir türlü güvenemediğini düşününce kızardı oysa Boris ona hiçbir yanlış yapmamıştı, her adımlarında yanlarında olmuş, her sıkıntıya olgunlukla katlanmıştı, hiç sızlanmamıştı, bir bilim insanı olarak başına ne gelirse gelsin anlayışla karşılamıştı, kendinden utandı. Sahi neden o kadar şüphelenmişti Boris'ten? Şimdi hatırlayamıyordu. O zamanlar öyle gerekiyordu belki de, her şeyden şüphelenmesi, Aiko'yu ve kendini, tek hedefleri olan gerçekleri açıklama isteklerini korumaya çalışması normaldi, bunu düşünerek kendini rahatlatmaya çalıştı. Gözü Sergei'e takıldı, bu asosyal bilgisayar kurdu ya da Boris'in deyimiyle 'dünyanın en iyi yazılımcısı' hiç de alışık olmadığı pek çok acıya göğüs germişti, kendinden beklenmeyecek kadar cesurca hem de, her şeyi doğal karşılamış, hiç mızmızlanmamıştı -şartlar ne olursa olsun- üstelik onları tanımıyordu bile. Aiko'ya baktı, bu narin kız onunla ülkeler arasında karantina yasaklarını delerek sonu belirsiz bir yolculuğa çıkmış, yabancı bir ülkede laboratuvara sızıp hırsızlık yapmış, yaralanmış, günlerce bir geminin daracık kamarasında yaşamış, silahlı adamlar tarafından kelepçelenmiş, hücreye atılmış, sorgulanmış ama ser verip sır vermemişti. Arkadaşlarıyla gurur duydu, hepsi doğuştan savaşçıydı. Sonra Juno'ya takıldı bakışları, bu adam insanlığın geleceği için çabalıyordu, belki örgütün piyonu, belki de lideriydi ama onlara zarar veremeyecek kadar da yufka yürekli bir babaydı, sadece onları korkutarak bilgi almaya çalışmıştı, sonra onları evinde konuk etmiş, bu salgın ortamında izole bir hayat sürmelerini sağlamıştı, Juno'ya saygı duydu. Düşmanın bile dürüstü makbuldü. Anlamsız hayatında tam da olmak istediği yerdeydi, dostlarıyla birlikte, bir masa etrafında, huzurluydu.

         Juno tabağındakileri keserken konuklarına göz gezdirdi. "Umarım konukseverliğimden memnunsunuzdur. Bu evde tutsak değilsiniz, dilediğiniz gibi hareket edebilir, bahçede dolaşabilirsiniz ama salgın ortamında dışarıya çıkmak pek akıllıca bir hareket değil, burada kalmanız daha doğru. Can'ın dostları benim de dostlarımdır. Sizlerin çabasını çok takdir ediyorum, hiçbiriniz asker değilsiniz ama hedefiniz uğruna belki kendinizden bile beklemeyeceğiniz kadar cesur davrandınız, keşke benim adamlarımda da sizdeki cesaret olsa..."

          Boris "Evet Bay Juno, halimizden memnunuz, tek sıkıntımız dış dünyada ne olduğunu bilememek. Takdir edersiniz ki bir bilim insanı olarak böyle bir dönemde dünyada neler olduğunu bilmemek beni çok rahatsız ediyor." dedi. Juno biraz düşündü, hepsine tek tek dikkatle baktı. "Haklısınız, size internet erişimini açacağım ama kontrollü olarak. Ancak sizleri uyarıyorum, görecekleriniz pek de hoşunuza gitmeyecek. Burada olduğunuz süreçte işler daha da kötüleşti. Benim önerim, haberlere hiç bakmamanız."

        Bu sözler hepsini iliklerine kadar ürpertti. Ne olmuştu dışarıda? Gözlerinin önünden pek çok felaket sahnesi geçti. Juno sözlerine devam etti. "Sizlere birer tablet verilecek, dilediğiniz an internetten gelişmeleri izleyeceksiniz ancak daha önceki paylaşımınızı göz önünde tutarak ve Sergei'nin yeteneklerini de hesaba katarak tekrar hatırlatmak isterim ki paylaşım hakkınız olmayacak. Umarım bu önlemimi hoş karşılarsınız."

SALGIN (Devam Ediyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin