Gün, puslu gökyüzünde bulutların arasından sızan ufak tefek ışıklarla dünyaya merhaba dediğinde enerji toplamış olarak akşamki planlarını uygulamak üzere salonda toplandılar. Juno'dan kurtulduklarına göre artık internette rahatça hareket edebilirlerdi. Herkes köşesine çekilip önce epostalarına baktı. Can hesabını kontrol ederken gelen epostaların çokluğunu ve çeşitliliğini görünce şok oldu, birkaç tanesi özellikle dikkatini çekti, epostaları açtı, dikkatle okudu; bir tanesi üniversite hocasından gelmişti, hocası elinden gelen bir şey varsa yardım etmeye hazır olduğunu ifade ediyordu, hemen onu yanıtladı, arkadaşlarıyla görüşüp ona haber vereceğini belirtti; bir diğeri virüsü araştıran bir bilim insanından gelmişti, mümkünse onunla görüşmek istiyordu, onu da olumlu cevapladı, saat belirlemesini istedi ondan; diğerlerini de özenle okumaya koyuldu. Boris'in deyimiyle "sisteme kafa tutan insanlar"ın yazdığı epostalardı bunlar, bir kısmı onlar tutsakken sessizliğe bürünmelerinden kaygılanmaları nedeniyle gönderilmişti, birilerinin onları düşünmesi, onlar için endişelenmesi tanımadıkları insanlar da olsa ne kadar güzeldi. Epostaları tek tek gözden geçirdi, onlar hiçbir şeyden habersiz Juno'nun evinde zaman geçirirken dünyada yaşananlar hakkında az çok fikir sahibi oldu. Bu epostaların bazıları serzeniş yüklüydü, neden sustuklarını sorguluyordu; bazıları fikir ve çözümler öneriyordu, eh bazıları da tehditvari cümlelerle yüklüydü, onları es geçti. Bazılarının adreslerini not aldı, onlarla iletişim kurmak belki işe yarayabilirdi, sonuçta şu an her türlü yardıma ihtiyaçları vardı. Epostalar sonunda bittiğinde ekrana bir süre daha boş boş baktı, kafasını toparladı. Okuduklarından anladığı kadarıyla, onlar Juno'nun karargahında tutsakken olaylar iyice tırmanmıştı, pandemi hızla yayılmış, mutasyona uğramış virüs insanları daha kolay etkilemeye, hasta etmeye başlamış, gençleri bile yatağa düşürmeyi, hatta hayattan koparmayı başarmıştı. Hemen herkesin kafası karışıktı, ekranlarda boy gösteren konunun "sözde" uzmanı insanlar açıklamalar yaparak kafaları daha da karıştırmıştı, sözün kısası bir arpa boyu yol alınamamıştı, maalesef dünya bu pandemi sürecinde sınıfta kalmıştı. Gözlerini kıstı. Peki, şimdi onlar ne yapacaklardı? Yerinden kalktı, kendine bir kahve koydu, arkadaşlarına göz attı, herkes ekranlara odaklanmıştı. Kahvesini yudumlayarak dışarıyı izledi bir müddet, kimsenin çalışmasını bölmek istemiyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes arkasına yaslandığında nicedir dilinin ucunda yeşeren sözler bir bir döküldü dudaklarından. "Arkadaşlar, aldığım epostalar durumun vahametini ortaya koyuyor. Sanırım siz de aynı kanaattesiniz. Önemli olan tek bir soru var: Şimdi ne yapacağız?" dedi tok bir sesle. Dostları başlarını ekrandan kaldırıp onu süzdüler.
Aiko yorgun ama dirayetli bir edayla atıldı: "Ben de pek çok eposta aldım Can, okuduklarım salgının ne boyuta ulaştığı hakkında fikir verdi bana, açıkçası durum pek iç açıcı değil. Belki de bilim insanlarıyla iletişime geçip onların üretmeye çalıştığı çözüme katkı sağlamalıyız, belki de dürüst bilim insanlarından oluşan bir ekip kurmalıyız, ne olursa olsun, pek çok açıdan şartları değiştirmeyi denemeliyiz. Bilimsel çalışmaları destekleyen zengin insanlar var, maddi sorun yaşayacağımızı sanmıyorum."
Boris sakalını sıvazladı, -sakalı da bayağı uzamış, karizmatik bir hava katmıştı biçimli yüzüne- "Ben de benzer epostalar aldım, içlerinde bir iki dost var güvenebileceğimiz, onlara olumlu cevap yazmayı düşünüyorum. Ekibi büyütmek iyi bir fikir olabilir, küresel bir salgından bahsediyoruz, birlikten kuvvet doğar." dedi gülümseyerek.
Sergei "Evet katılıyorum, bir an önce güvendiğimiz insanlarla iletişime geçip çalışmaya başlamalıyız, kaybedecek vakit yok." dedi heyecanla.
Hepsi başlarını Profesör'e çevirdi, bu kısa sürede onun liderliğini benimsemişlerdi, son sözü o söyleyecekti elbet; Profesör onları dikkatle dinlemişti. "Gençler, hepiniz haklısınız. Acilen bir laboratuvar bulmalıyız ki benim bildiğim bir tane var, bugün şanslı günümüz." Gülümsedi, Ailo'ya baktı. Aiko da öğrenciyken çalıştıkları laboratuvarı hatırlayarak heyecanlanmıştı. "Hemen yarın işe koyuluyoruz, şimdi güvendiğimiz dostlara eposta atalım, en kısa zamanda hepsi Singapur'a gelsin. Tam da burası, her şeyin başladığı ve biteceği nokta! Burada bir dostumun laboratuvarı var, ben de onunla görüşeyim, eminim bize seve seve yardım edecektir."
Bu haber puslu havayı az da olsa dağıtmıştı. Hepsi heyecanlanmıştı, bunca zamandır atıl durumda beklemekten usanmışlardı, hevesle çalışmaya başladılar. Gecenin ilerlemesiyle tek tek dinlenmeye çekildiler. Bugünlük bu kadar şövalyelik yeterdi.
NOT: Romanı burada bırakıyorum çünkü okuyucudan dönüt alamıyorum, demek iyi bir iş çıkaramamışım, demek yazdıklarımı baştan sona gözden geçirip düzeltmem gerekiyor. Saygılarımla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALGIN (Devam Ediyor.)
Sciencefictionİnsanlık tarihi boyunca pek çok salgın hastalık yaşandı. Ama hiçbiri 21. yüzyılda tüm dünyayı derinden etkileyen, insanların yaşamını sarsan, dengeleri alt üst eden salgın gibi bilim otoritelerini yıkmadı. Milyonlarca insan acı çekerek hayatını kay...