XIX LİMONİ

16 2 0
                                    

   

          Gözlerini sapsarı gün ışığına açtı Can, damağındaki kekremsi tat akşamki sohbetten kalmaydı. Keyifsizce kalktı, salona indi. Ortada kimse yoktu, saat kaçtı acaba? Bahçeye çıktı, her şey gözüne sevimsiz ve soğuk göründü, yürümeye hevesi yoktu, eve döndü, şöminenin yanına oturdu, kahvesini yudumlarken Aiko girdi odaya "Günaydın Can." dedi. Kaşlarını kaldırıp kızı süzdü, kızın akşam pek iyi uyuyamadığı belliydi, saçları özensizdi, gözlerinin altında mor halkalar vardı, muhtemelen sabaha dek düşünmüştü, uyku tutmamıştı güzel çekik gözlerini.

         Can "Günaydın Aiko, nasılsın?" Aiko yanına oturdu. "Nasıl olunursa öyleyim Can, dün gece konuştuklarımız bayağı sarstı beni, nasıl desem bilemiyorum ama sanki doludizgin bir felakete sürükleniyor tüm dünya." Gözlerini birbirine kenetlediği ellerine dikti. "Elimizden de bir şey gelmiyor. En azından şu an." Can onun sıkıntısını anlıyordu ama teselli verici bir sözü yoktu heybesinde. Susmayı yeğledi.

       Boris ve Sergei de katıldı onlara, ekip tatsızdı. Can merakla bakındı, Juno neredeydi acaba? Her sabah erken kalktığını fark etmişti onun, saat kaç olursa olsun salona indiğinde Juno'yu kahvesini yudumlayıp kitap okurken bulmaya alışmıştı. Adamlardan birine sordu. "Bay Juno rahatsız mı acaba? Bu sabah kendisini göremedim, merak ettim." dedi. Adam tok ama kibar bir sesle "Bay Juno erkenden dışarı çıktı, birazdan döner. Kahvaltınız hazır, buyurun." dedi.

          İsteksizce kalktılar, sofraya oturdular, birbirlerine belli etmeden Juno'nun boş koltuğuna baktılar. Ne tuhaftı, alışmışlardı bu garip adama, onun yokluğunda bu muhteşem ev bomboş gibi görünüyordu gözlerine. Sessizce kahvaltı ettiler, kimse konuşmaya gönüllü değildi.

         Kahvaltı biter bitmez herkes dağıldı, Sergei ve Boris satranç oynamaya oturdular, Can pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu, Aiko eline bir kitap alıp şöminenin yanına konuşlandı.

Can Juno'nun nereye gittiğini merak ediyordu, salgının gidişatıyla ilgili olduğunu, onlara bir haber getireceğini tahmin ediyordu, belki de örgütün lideriyle görüşmeye gitmişti ya da belki aşı çalışmalarıyla ilgili bir gelişme olmuştu. Her neyse, ancak Juno eve döndüğünde öğreneceklerdi, sabırlı olması gerekiyordu.

         Juno o gün eve dönmedi. Boris ve Sergei satrançtan sıkıldı, Aiko bir müddet sonra elindeki kitabı sehpaya bıraktı, anlaşılan okumak onu uzun süre oyalayamamıştı, Can pencerede beklemekten sıkıldı, biraz odayı adımladı sonra şöminenin yanına oturup tableti aldı eline, haberlere göz gezdirirken duraksadı. Heyecanla "Millet, bakın, bakın." diyebildi sadece. Arkadaşları hevesle koştular yanına, habere göre bugün liderler tele konferansla bir toplantı yapmış ve salgına karşı küresel bir hareket planı belirlemişti, zaten küreselleşen dünyada bunu yapmaları şarttı. Bu iyi haberdi işte, muhtemelen bunda Juno'nun parmağı vardı, her neyse ne, umut verici bir gelişmeydi. Can neşeyle adamlara seslendi. "Bize bir şampanya açar mısınız lütfen?"

        Kutlanmaya değer bir haberdi. Birbirlerine bakıp gülümsediler, şöminenin alevleri içlerini ısıtırken şampanyalarını yudumladılar. Aiko "Sizce nerede Bay Juno? Onun ortadan kaybolmasıyla bu haberin bir ilgisi var mı? Ya da dün gece konuştuklarımızın?" diye sordu merakla.

       Boris yeni uzatmaya başladığı sakalını avuçladı. "Büyük ihtimalle Aiko, bence yarın döner ve bize bir açıklama yapar. İnanıyorum, her şey yoluna girecek." dedi umutla.

        Can daha temkinliydi. "Juno'nun nereye gittiğini bilmiyoruz, belki özel ya da ailevi bir işi çıktı, sonuçta bir oğlu var ama Boris haklı, bu haber içime biraz da olsa umut serpti. Belki de hiçbir şey için geç değildir."

       Sergei de ona katıldı. "Evet Can, ne olursa olsun, bu haber kutlanmayı hak ediyor."

Kadehlerini kaldırıp yudumladılar. Can içinde yükselen endişeyi arkadaşlarına hissettirmemeye çalıştı, gerçekten Juno neredeydi? Her zaman evde olan, evinden çalışan bu adam nereye kaybolmuştu? Bu soruları odasına çekildiğinde düşünmeye karar vererek öteledi, arkadaşlarının coşkusuna eşlik etti. 

SALGIN (Devam Ediyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin