XV CAMGÖBEĞİ

30 3 2
                                    

          Ertesi sabah yumuşacık yatakta gerindi Can, etrafına şaşkınlıkla bakındı, bir an nerede bulunduğunu anımsayamadı, sonra akşamki konuşmaları hatırladı, memnuniyetle gülümsedi, çevresini inceledi, güzel ve zevkli döşenmiş bir konuk odasındaydı; odada konforlu bir yatak, bir dolap ve komodin vardı, hatta komodinin üzerindeki çiçekler mis gibi kokuyordu, saat aradı gözleri, bulamadı. Kalın perdeleri araladı, pencereden dışarıyı izledi merakla, harika bir bahçe manzarası vardı karşısında, göz alabildiğine uzanan koru yemyeşil bir dinginlikle ruhunu okşadı. Pencereyi araladı, mis gibi çiçek kokuları doldu içeri. Sonra banyoya gitti, sıcak bir duş aldı, dolapta kendi bedenine uyan giysiler bulunca gülümsedi, Juno her şeyi incelikle düşünmüştü. Giyindi, koridor bomboştu, merdivenlerden indi, Juno salonda oturmuş kahve içiyordu. Can'ı görünce içten bir gülümseyişle "Günaydın, iyi uyudun mu?" dedi. Can keyifle "Evet, teşekkür ederim size." dedi sağa sola bakınarak. Saatin on bir olduğunu görünce kulaklarına dek kızardı. "Aslında bu kadar geç uyanmam ama sanırım günlerdir çok yorulmuşum." dedi. Juno bir kahkaha atı. "Evet, haklısın, senin demir iradeni kırmak pek kolay olmadı maalesef. Siz Türkler, çetin cevizsiniz." dedi. Can da ona katıldı, bir süre güldüler.

          Can çekinerek "Arkadaşlarım nerede Bay Juno? Onları görebilir miyim?" diye sordu. Juno gözlerinin içine bakarak "Tabii ki görebilirsin, tutsak değilsin, yoldaş sayılırız artık. Arkadaşların da söz verdiğim gibi konuğum, rahatları yerinde, meraklanma. Beni takip et." dedi, çevik bir hareketle kalktı, Can heyecanla izledi onu. Daha önce farkına varmadığı bir koridora girdiler, Juno konuşmaya devam ediyordu. "Evimde konuk katı burasıdır aslında ama sen benim konuğum değil, yoldaşımsın, o yüzden sana benimle aynı katta bir oda vermeyi uygun buldum." dedi. Can gülümsedi, aslında içinde bulunduğu bu duruma inanamıyordu. Galiba rüzgar sonunda tersine dönmüştü.

          Juno duraksadı, "İşte, arkadaşların bu odalarda kalıyor, üçüne de ayrı ayrı ama yan yana odalar tahsis ettik, istersen sen yalnız görüş onlarla, ben sizi kahvaltı için yemek odasında bekliyor olacağım." dedi Can'ın omzuna dostça dokunarak.

          Can ilk kapıyı çaldı, içerden Aiko'nun sesi geldi "Evet?" Can kapıyı araladı, Aiko gözlerinde inanamaz bir coşkuyla koşup sarıldı boynuna, "Oh Can, seni çok merak ediyordum! İnanamazsın, bize öyle iyi davranıyorlar ki, ne istersek elimizin altında... Bak, bir sürü kitap var odamda, üstelik manzaram da harika, banyo bile var, istediğim an Boris ve Sergei ile de görüşebiliyorum, hatta bahçeye bile çıkabilirim, artık tutsak gibi hissetmiyorum kendimi, sanki Juno'nun konuğuyum. Dur bakayım, sen ne haldesin, seni dünden beri göremedim." dedi.

          Can durumu ona nasıl açıklayacağını bilemedi, yüreği burkuluyordu ama Aiko'yu inandırması, bu oyunu sürdürmesi için şarttı, bir gün her şeyi açıkladığında Aiko'nun onu anlayacağını umuyordu, yutkundu. "Biz Juno ile uzun uzun konuştuk Aiko, beni ilgiyle dinledi, artık onun konuğuyuz, sadece bir süre daha burada kalacağız, sonra herkes hayatına dönebilecek. Juno sözünü tutan bir adam, eminim ki bu sözünü de yerine getirecektir. Ben üst katta kalıyorum, o yüzden seninle karşılaşmadık, üstelik öyle yorulmuşum ki daha yeni uyandım." dedi gülerek. Aiko şüpheyle inceledi onu. "Sen, iyi misin gerçekten? Sanki benden gizlediğin bir şey var." dedi. Can telaşlandı, bu kız da çok uyanıktı. "Hayır Aiko, merak etme, iyiyim ben. Her şey çok güzel olacak, yoluna girecek, bana güven." dedi. Aiko derin bir nefes aldı, bir daha sarıldı ona. "Ben diğerlerine de bir bakayım, artık sık sık görüşür, sohbet ederiz, tutsak değiliz ya." dedi Can. Aiko bakışlarıyla onu onayladı.

          Boris ve Sergei satranç oynuyorlardı, keyifleri yerindeydi. Can'la görüşmek onları daha da rahatlattı. Can onların yanından ayrılıp yemek salonuna giderken huzurluydu, arkadaşları güvendeydi, sağlıklıydı, üstelik mutluydu. Amacına kısmen de olsa ulaşmıştı. Şimdi bu hapisten kurtulmak kalmıştı. Her şey sırayla, diye geçirdi içinden.

SALGIN (Devam Ediyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin