XXIV ÇELİK MAVİSİ

7 0 0
                                    


          Profesör çelik gibi parlayan mavi gözlerini gençlere dikti, sakince "Şimdi yapacağımız tek bir şey var: Konuşmak, gerçekleri haykırmak." Sergei çekingen bir tavırla "Profesör takdir edersiniz ki bu konu çok fazla konuşuldu, bizim söyleyeceklerimiz ne kadar anlam taşır, açıkçası bilemiyorum." dedi. Profesör gülümsedi. "Kim olduğumuzu açıklayacağız, bir video çekeceğiz. Artık saklanmayacağız, biz doğruyu bilenler de yalancılar ve sahtekarlar kadar güçlüyüz, tüm gerçeği açıklayacağız. Hazır mısınız?" Profesörün kararlılığından etkilenmişlerdi, en azından bunu yapabilirlerdi, eli kolu bağlı oturmaktan daha iyiydi ne de olsa. Kamera karşısına sırayla geçip tüm bildiklerini aktardılar. Kwek heyecanla onları dinliyordu, arada bir ağzı açık donakalsa da şaşkınlığına gem vurmaya çalışarak kahveyi eksik etmiyordu davetsiz konuklarından. Videoyu internete yükledikten sonra sanki üstlerinden bir ağırlık kalkmışçasına hafiflemişlerdi, bakalım bu açıklamalar nasıl bir etki yaratacaktı kamuoyunda?

          Haberleri heyecanla takip etmeye başladılar. Artık durup olacakları izleme vaktiydi. Her biri odanın bir köşesine çekilip videonun sonuçlarını internette araştırırken Boris bir kahkaha patlattı. "Dostlarım, her şey yolunda, haberlerdeyiz, meşhur olduk sonunda." dedi ve ekranı onlara çevirdi. Uluslararası bir TV kanalında videoları yayınlanıyordu, nefeslerini tutarak dinlediler spikeri, hepsi gülümsüyordu, Kwek dahil.

          Aiko "Peki, bize nasıl ulaşacak bu haber kanalları? Bizimle ilgili hiçbir iz yok ki." dedi. Sergei güldü. "İsteyen ulaşır Aiko, artık öyle şeyler sorun değil." dedi. O akşam yapacak fazlaca bir şey kalmamıştı, uyuyamayacaklarından emin olsalar da enerji toplamak için herkes odasına çekildi.

        Ertesi gün daha bir inançla uyandılar, gökyüzü kurşuni bulutlarla çerçevelenmiş gibiydi, güneşin gülümseyen aydınlığı olmasa da hayat devam ediyordu. Haberler pek hoş değildi: Mutasyon birçok ülkede tespit edilmişti, üstelik pek çok çeşidi vardı mutasyonun, virüs artık daha hızlı yayılıyordu, kısıtlamalar arttırılmıştı, bazı ülkeler sınırlarını kapatmıştı, hükumetler çaresizdi, ama dünkü açıklamaları tüm TV'lerde yayınlanıyor, internette habire yorumlar yapılıyor, Sergei hepsine sabırla cevap vermeye çalışıyordu. Neşeleri yerindeydi; en azından bir adım daha atmışlar, gerçekleri ilk ağızdan tüm açıklığıyla anlatmışlardı. Bundan sonra ne olacağı ise hala belirsizdi.

        Can, Aiko'ya işaret etti, diğer odaya geçtiler. "Aiko, Kwek çok içten ve dürüst bir adam ancak misafirlik de bir yere kadar, üstelik sayımız da habire artıyor, artık kendimize bir yol çizmemiz gerekiyor diye düşünüyorum." Aiko ona hak verdi "Peki ne yapabiliriz, nereye gidebiliriz bu kadar kişi? Birbirimizden ayrılmak pek de doğru olmayabilir, hem artık profesör de bizimle, beraber hareket etmeliyiz." Can düşünüyordu. "Bir ev kiralasak mesela, Kwek bize bu konuda yardım edebilir, belki taşrada bir ev bulabilir, gözlerden uzak, ne dersin?" Aiko bu fikri beğenmişti, heyecanı güzel çekik gözlerinden okunuyordu. "Hadi o zaman, gel Kwek'e soralım, bakalım ne yapabilirmiş?"

          Kwek mutfakta öğle yemeği hazırlıyordu, Aiko tezgaha yanaştı. "Dostum, bize en zor zamanımızda evini açtın, hayatımız tehlikedeyken sen yanımızdaydın. Sana şükran borçluyuz. Ama artık kendimize bir yol çizmeliyiz. Bize bir ev kiralasak yardımcı olabilir misin?" Kwek şaşkınlıkla bakakaldı. "Ama... Aiko... Bir kusur mu ettim, yanlış bir şey mi söyledim?" Aiko telaşla adamın kolunu tuttu. "Hayır, tabii ki hayır, senin evinde çok rahatız, ama sana fazla zahmet verdik, sayımız da gitgide artıyor, üstelik bu durum daha ne kadar devam eder belli değil Kwek. İstersen sen de bize katıl, kocaman bir aile olduk, beraber daha büyük bir ev kiralayalım." Kwek bundan memnun olmuştu, telefonunu cebinden çıkarırken "Sanırım, bir şeyler yapabilirim." dedi. Birkaç telefon görüşmesi yaptıktan sonra "Yarın birkaç eve bakalım Aiko, birine karar veririz." dedi. Aiko rahatlamıştı. Sevgiyle Kwek'e gülümsedi.

         Ertesi gün Kwek ve Aiko birkaç ev baktılar, birinde karar kıldılar; ev hem şehir dışındaydı, hem de şehre yakın sayılırdı, eşyalıydı, üstelik kirası da uygundu, Kwek gerekli işlemleri halletti, kısa sürede toparlanıp hep birlikte eve taşındılar. Yeni evlerinde üç yatak odası vardı, Boris ve Sergei aynı odada kalıyordu, profesör ve Can bir odada, Aiko da ayrı bir odada; Kwek ise her gün yanlarına uğruyordu.

          Akşam yemeğinde büyük masanın etrafında toplandılar, Boris endişeliydi. "Yeni plan nedir arkadaşlar? Tamam, haberlere çıktık, kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardık, peki şimdi ne yapacağız?" Aiko düşünceliydi. "Bilemiyorum, Sergei elinden geleni yapıyor ama biz boş boş oturuyormuşuz gibi hissediyorum. Mutlaka bizim de yapacağımız bir şeyler olmalı."

          Profesör "Gençler, hala açıklamalarımızın etkisi sürüyor, bu etkiyi artırmak ve hükumetleri harekete geçirmek zorundayız. Ben güvenilir birkaç arkadaşımla irtibata geçeceğim, sanırım artık sakıncalı bir durum da yok, Juno nasılsa ayakaltından çekildi, her neredeyse uzun süre ortaya çıkamayacak gibi görünüyor, bizimle uğraşan başka kimse de kalmadı."

          "O halde biz gerçeği sürekli gündemde tutmakla uğraşacağız, bununla ilgili bağlantı kurabildiğimiz herkese ulaşacağız, virüsün yeni halinin aşıya nasıl tepki verdiği henüz açıklanmadı, bu nedenle bir yandan haberleri takip etmeliyiz, belki Juno ile ilgili bir gelişme olur ya da aşıyla ilgili açıklama yapılır. Tabii bilimsel duyuruları da göz ardı edemeyiz. O halde dostlarım, hepimiz görevleri bölüşüp çalışmaya başlıyoruz, bir an önce. Akşam yemeğinde de gelişmeleri tartışır, çözüm üretmeye gayret ederiz." dedi Can. Karar verilmişti, kendilerine çalışma köşeleri hazırlayıp heyecanla ve hevesle işe koyuldular. 

SALGIN (Devam Ediyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin