"Geleceğin birçok adı vardır: Gelecek, zayıflar için ulaşılmaz; korkaklar için bilinmez; cesurlar içinse bir fırsattır."-Victor Hugo
Size yemin ederim,zihnimdekileri ve babamı yenmek için her şeyi yaptım. Her yolu denedim ama olmadı. Sonra... Kendimi kaybettiğime dair kabullendirdim. Küçükken, kendime verdiğim hiçbir sözü tutamadım. Düştüm sürekli,dizlerim parçalandı. Öleceğimi bilsem pes etmezdim güyâ... Neyse.
🕊🕊🕊
Hastaneler benim ikinci evim olduğu için sesimin duyulmayacağını biliyordum. Yavaşça ayağa kalkarken üstümdeki örtüyü biraz daha ittirdim. Yere uzanamayan ayaklarıma terlikleri giydirebilmek için kendimi aşağı doğru ittirdim.
Beyaz,plastik terlikleri giydikten sonra aklıma birden,üstümde ne var sorusu geldi. Panikle üstüme bakındığımda seçtiğim kıyafetler olduğunu fark ettiğim an gülümsedim. Aptal kız.. Seni bornozla getirecek değillerdi ya...
Kapıdan adım attığım an da,hizmetçilere seslendim.
"Bakar mısınız? Şey.. Benim biraz karnım acıktı da... Yemek alır mısınız?"
"Sen yatağında bekle,biz sana getiririz."
Açıkçası beni sevmiyorlardı. Sevmekten ziyâde,bakmak zorunda hissediyorlardı. Bana bakmazlarsa işten kovulacaklarını düşünüyorlardı. Ama aksine,bana bakmaya devam ederlerse kovulacaklatdı... Yatakta yerimi alıp,midemi kötü hastane yemeklerine hazırladım.
Hastanelerin çok tuzlu ve ya tuzsuz yemeklerine alışkındım. Babamla olan her kavgamız da, annemle hastaneye giderdik. Polislere bahaneler uydurup evimize geri dönerdik. Annem,boşanırlarsa ikimize bir zarar geleceğinden korkardı. Mâlum,Türkiye şartları...
Yemekler bu kez güzel olmuştu. Şaşırsam da, sesimi çıkartmadım. Kuru fasulye,pilav ve ayran vardı. Ellerim titrese de,kendim yiyebilirim dedim. Titreyen ellerimle,yemeği dökmemek için büyük bir çaba gösterdim. Tam son kaşığı yiyecektim ki,doktor içeri girdi.
Beyaz, kahverengi karışımı saçları vardı. Ve saçlarına nispeten masmavi gözleri... Hafiften beyazlamış sakallardı vardı. Odaya girer girmez yatağıma oturdu ve tek eliyle sakallarını karıştırmaya başladı.
Bu tavrı beni ürkütsede,sesimi çıkartmadım. Salaklarıyla oynamayı bırakıp,ellerini beyaz örtünün üstüne koydu.
"Korkutuyorsunuz."
"Henüz korkulacak birşey yok küçük hanım, sanırım annen ölmüş ve baban da seninle ilgilenmiyor." O, öyle söyleyince içimde bir şeyler koptu.
"Annen ve ya baban olmadığı için yapacağımız işlemde senin onayını almamız gerek. İzin veriyor musun?"
"Ne işlemi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Levlâ'nın Hikâyesi Sarı Kurdeleli Kız
ChickLitLevlâ küçüklüğünden beri ailesiyle büyük sorunları olan bir kızdır. Babası tarafından sürekli şiddet gören Levlâ,sekiz yaşına geldiğinde zihninde üç kişi belirir:şeytan,küçük ve boşluk. Şeytan ve babası ona hayatı zindan ederken büyüyünce artık onl...