“Oysa ben akşam olmuşum. Yapraklarım dökülüyor usul usul,adım sonbahar.”
-Atilla İlhan
Mutfaktan ağlayarak çıktım. Bir yandan koşturuyor,bir yandan ağlıyordum. Merdivenlerin yarısına geldiğim de durdum. Oturdum ve küçücük merdivene bedenimi sığdırmaya çalıştım. Bacaklarımı kendime doğru yaklaştırdım.
Başımı eğdim ve bacaklarımın arasına aldım. Ağladım... Ağladım... Ağladım... Çok canım yandı, kaldıramadım. İki parmağın başımı dürttüğünü hissettim.
Korkuyla başımı kaldırdığımda, onunla göz göze geldim. Henüz ayılamamıştı,dengede duramıyor ve tırabzanlara tutunuyordu.
“Gömleğimi ilikler misin? Ben yapamıyorum da.”
Gözlerimi başından aşağı doğru indirdiğimde yarı çıplak vücudunu gördüm. Başta tereddüt etsem de,dağınık saçlarını ve kıyafetlerini görünce kabûl ettim. Belli ki sadece giyinebilmişti,devamını getirememişti.
O önde, ben arkada merdivenlerden inmeye başladık. Bedeni sabun koksa bile,kafası hâlâ ayılamamıştı. Kapının önüne geldiğimizde ikimizde durduk.
Tek dizini yere koyup vücudunu benim hizama getirdi. Düğmeleri iliklerken ellerim titrediği için yanlışlıkla düğmeyi koparttım. Ayağa kalktı ve yüzüme öyle bir tokat attı ki; yere yığıldım.
Bağırarak,“sen de annen gibisin, ikinizde hiç bir haltı beceremiyorsunuz!” dedi. Sinirle ayağa kalktım ve dişlerimi sıkarak yüzüne baktım.
“Benim annemin elinden her iş gelirdi. Tamam mı!”
Büyük bir kahkaha attı. Bense elimi yumruk yapmış, gülüşünü izledim. Gülerek bana doğru eğildi.
“Bu yüzden mi yemeğin tuzunu eksik ya da fazla katıyordu? Bu yüzden mi sürekli malzemeleri karıştırıyordu? Bu yüzden mi ütüyü masada unutup, kıyafetlerimi yakıyordu?”
Sinirle gözlerimi yumdum. “olabilir ama o da bir insandı ve insan muamelesi görmeyi hak ediyordu!”
Birden gülüşü soldu. “Neyse,ben hallederim,” diyerek konuyu kapatmaya çalıştı ama izin vermedim.
“Bu kadar mı? Kaçıp gidince bitiyor mu her şey?”
Gömleğini üstünden çıkarttı ve sinirle yere fırlattı.
“Ne istiyorsun benden ulan! Anneni mi geri döndüreyim, ne yapayım?”
“Senden hiç birşey istemiyorum. Ne abur cubur, ne oyun, ne de oyuncak... Hiç birşey. Sadece ölünün ardından düzgün konuşmanı istiyorum! ”
Suçlu bir çocuk gibi bakışlarını yere eğdi ve sessiz kaldı. Bu hali beni mutlu etti. O an duygularımı,düşüncelerimi,umutlarımı yeniden kazandım. Ölümden vazgeçtim, yaşamı yeniden sevdim. Ama ben onun gibi zalim olamadım, üzüldüm ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Levlâ'nın Hikâyesi Sarı Kurdeleli Kız
ChickLitLevlâ küçüklüğünden beri ailesiyle büyük sorunları olan bir kızdır. Babası tarafından sürekli şiddet gören Levlâ,sekiz yaşına geldiğinde zihninde üç kişi belirir:şeytan,küçük ve boşluk. Şeytan ve babası ona hayatı zindan ederken büyüyünce artık onl...