32. Bölüm~Sarı Kurdele~

78 39 50
                                    

Gözyaşlarımı içime attım, her acımda içimden dökülsünler diye

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözyaşlarımı içime attım, her acımda içimden dökülsünler diye...

“Saklamaya çalışma, nafile. Sevda, çocuk gözlerinden uyku gibi akıyor.”

-Reşat Nuri Güntekin

Sabah olduğunda yataktaydım. Buraya nasıl ve kimin tarafından getirildiğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Üstümdeki ağırlığın etkisiyle yavaşça doğruldum.

İçimde garip bir hüzün vardı. Bugün kötü bir şey olacağını hissediyordum. Ayaklarımı yerde duran pembe terlikleriklere uzattım.

Ayağa kalkıp halının ortasına ilerlediğimde esneme hissimi tutamayıp ağzımı kocaman açtım ve tek elimi açtığım ağzıma götürdüm.

Esnemem bittiğinde yürümeye devam edip odamın kapısına yöneldim. Kapı kolunu açtığımda ileri gitmek için adım atacaktım ki, yüzüm birinin vücuduna çarptı.

Acıyla elimi burnuma götürürken, çarptığım kişi konuştu.

"Ulan deli, ne diye tabakları kırıyorsun?!"

Kim olduğunu anlamıştım. Yaşıyor gibi görünen, ama benim için yaşamayan birisi... O an söylediği kelime beynimde yankılandı, hareket edemedim. "Deli..." "Deli..." "Deli..." Bu kelimeyi doktordan duymak bile bu kadar acıtmamıştı canımı.

Öfkemi içimde tutamayarak bağırdım, "Neden ya, neden?! Neden beni sevmedin? Ne istedin benden?

"Kes sesini!" beni havaya kaldırıp boğazımı sıkmaya başladı. Nefes alamadığımı hissedip, ciğerlerim çıkana kadar öksürmeye başladım. Öleceğimi anladığı an, boğazımı bıraktı ve kapıyı sert şekilde kapatıp çıktı.

Bırakmasının etkisiyle halıya düştüm. Sırtım ağrırken, o ise arkamdan söylenmeye devam ediyordu.

"Doğduğun gün gebertmeliydim seni!"
Güçlükle ayağa kalkmaya çalıştım. Dizlerimin bağı çözülmüştü, dengede duramıyordum. Kapıya doğru ilerlerdiğimde dayanamayıp, yeniden yeri çöktüm ve kapıyı yumruklamaya başladım.

"Neden" dedim ilk önce. "Neden Leyla'yı sevdiğin gibi sevmedin beni? Ne yaptım, daha doğmadan nefretini kazandım?!"

Acılar içinde kıvranan Levlâ için bu sorunun bir cevabı yoktu. Kendi kendine konuşup duruyordu işte... Cevabını asla bulamayacağı sorular için zaman harcıyor, harcadığı zaman ise onun canını yakmaktan başka bir işe yaramıyordu. Ablasının yerinde olmak istedi;çünkü ablası seviliyor, sayılıyor, anlaşılıyordu... Bir ölünün yerinde olmak isteyen kız çocuğu, daha ne kadar batabilirdi?

Durulduğumda saat 13:30’u gösteriyordu. Bilirsiniz. Ben ne zaman üzülsem, zaman çabuk geçer. Hâlâ takatim yoktu ama kapı koluna tutunarak ayağa kalktım.

Levlâ'nın Hikâyesi Sarı Kurdeleli KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin