"Seni her özlediğimde, kuşlara bakıyorum..."
- Behçet Necatigil
Babam yanıma geldi ve "Aynadaki tipsiz yüzüne mi bakıyorsun?" sesimi çıkartmadım. Saçımdan tutup aynanın karşısına getirdi.
"Boşuna bakma, bu tiple kimse evlenmez!"
O gittiğinde yine kendimi ağlarken buldum. Şeytan kahkahalar atıyordu. Küçük ise yanıma oturmuş benimle ağlıyordu.. Ellerimi yüzümden çektiğimde kıpkırmızı olmuş gözlerimi gördüm. Tüm o kırmızılığın içinde ela göz bebeklerim parlıyordu.
"Mutlu olmayı hak etmiyor muyum?" diye sordum kendime. Şeytan anında cevap verdi.
"Etmiyorsun!"
"Hayır ediyorum!"
"Etmiyorsun!"
"Ediyorum..."Kafamdaki her şeyle mücadele etmeye karar verdim o gün.
"Hiç biriniz gerçek değilsiniz!"
Şeytan, üstüme atlayarak "artık hayatının tek gerçeğiyim!" dedi. Bazen öyle anlar olur ki geri dönüşü olmayacağını, asla bitmeyeceğini düşünürüz. Benim için de öyle oldu... Ayağa kalkıp gözyaşlarımı sildim. Bir süre aynada kendime baktım. Ben değil de, bir harabe varmışcasına... Siz hiç, kafanızda yüzlerce savaş verip verdiğiniz bütün savaşları kaybettiniz mi? Ben kaç kere öldüm sayamadım bile. Kafamı dağıtmak için okul çantamdaki resim defterimi çıkardım ve birşeyler çizmeye başladım. Mutlu bir aile çiftim. İhtiyacım olanından...
Sağ tarafta baba, ortada küçük bir kız çocuğu, sol tarafta da anne... Size klasik bir çocuk resmi gibi geliyor değil mi? Sizin küçümsediğiniz şeyler başka insanlara göre en büyük mutluluk sebebi olabilir. Benim hayalim de buydu işte;çok bir şey değil, mutlu bir aile. Resmimi anneme gösterdiğimde benim anlamadığımı sansa da gözlerinin dolduğunu anlayabiliyordum.
"Çok güzel olmuş canım benim,ellerine sağlık."
Buruk bir gülümsemeyle annemin yüzüne baktım ve hep aklımda olan o soruyu sordum;"Biz neden buradaki gibi bir aile olamıyoruz?"
Annem düğümlenmiş boğazını temizleyip,saklamaya çalıştığı, ama saklayamadığı gözyaşlarını silerek gözlerimin içine baktı. O zamanlar nedenini anlamadığım bir sarılmayla karşılık verdi bana.
Saçlarımı okşadı,başımdan öptü. Bende şeytanın 'sakın sarılma ona. O seni öldürecek!'demelerine inat anneme sıkıca sarıldım ve ona ilk defa 'anne' dedim. Bugün benden gidiyormuşçasına... Sarılmayı bırakıp yüzüme baktı. Alışık değildi ne de olsa, 'kızım'dedi ilk ve son kez diyormuşçasına... O sırada mutfağa o geldi.
"Ne yapıyorsunuz siz burada? Ben iki saattir yemek bekliyorum içeride!"
Annem,"Yok sana yemek felan!" Deyince babam, annemin boğazına yapıştı. Ben onları ayırmaya çalışsam bile babam beni bir tokatla yere yapıştırdı.
"Analı kızlı beni öldürmeye mi çalışıyorsunuz ulan?!"
Annem en son nefes alamayarak bayıldı. Bense onun uyanması için elimden geleni yapıyordum.
"Anneeeee! Beni bırakma anne..."
O an bir filmde gördüğüm birşey aklıma geldi. İşaret ve orta parmağımı annemin boynuna götürdüm. Nabız mı deniliyordu ne işte o atmıyordu. O cani yaratık ise annemin cesedinden nasıl kurtulacağını düşünüyordu.
"Ben nasıl kurtulacağım bu karıdan ya?"
"Kız,senin bir fikrin var mı?"
Sustum. Cevap vermediğim için bana bağırmaya başladı,'sana soru soruyorum ulan cevap versene!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Levlâ'nın Hikâyesi Sarı Kurdeleli Kız
ChickLitLevlâ küçüklüğünden beri ailesiyle büyük sorunları olan bir kızdır. Babası tarafından sürekli şiddet gören Levlâ,sekiz yaşına geldiğinde zihninde üç kişi belirir:şeytan,küçük ve boşluk. Şeytan ve babası ona hayatı zindan ederken büyüyünce artık onl...