25.Bölüm~Sokak~

34 13 7
                                    

“Çok öğrenmek isteyen kişinin, çok acı çekmesi gerekir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

“Çok öğrenmek isteyen kişinin, çok acı çekmesi gerekir.”

-Tolstoy

İnsanlar,ölmekten korkup yaşama sığınıyorlar. Anlam veremiyorum. Oysa yaşamak, ölmekten daha acı değil midir? Ölüm, bir insanın bedenen toprağa gömülmesi sanılıyor. Hâlbuki yanılıyorsunuz. Gerçek ölüm, insanın ruhunu bu dünyaya dikip sonra da bedenen dünyayı terk etmesidir. Başta ruhlar, sonra bedenler acı çeker. Sürünür ruh. Beden de ruha âşık olduğu için onunla beraber yok olmayı tercih eder, yapamaz. İşte o gün... İşte o gün korkuyla kaplanmış üç ruh dikildi dünyaya.

                         🕊🕊🕊

Evin merdivenlerine kadar geldiğimizde benim içeri girmeme izin vermedi. Elini cebine atıp beş yüz lira çıkarttı ve elime uzanıp avucumu açtı, parayı içine sıkıştırdı.

“Bir ay boyunca sokakta yaşayacaksın.”

“Ne saçmalıyorsun sen? Kışın ortasında-” kapıyı suratıma çarpıp eve girdi. Bende eve alması için yalvarmadım. Gurursuz muyum ben, yalvarayım... Evin merdivenlerini ufak ufak inmeye başladım.

Son bir kez baktım üç katlı villaya. Ayaklarımın kontrolü benden çıkmış, kendi egemenliğini ilan etmişti. Çimlerin ortasına oturdum. Popoma ve bacaklarıma batan çimler, bu sefer ıslak değildi.

Sonra omzumda ufak bir ağırlık hissettim. Başımı çevirdim ve kuğuyu gördüm... Gözlerimden yaşların düşmesine engel olamayarak,“beni özledin mi?”dedim.

Saçlarımdaki kepekleri didiklemeye başladı. Elimde olmadan kıkırdadım. “Bende seni özledim.” Dağınık, dolaşık, siyah saçlarımı ilk kez sevdim o an.

Onu korkutmamak için yavaş yavaş ayağa kalktım. Korkup kaçmadı, şaşırdım. Ufak adımlarla  bahçe kapısına yöneldim. Ufak ama kocaman adımlarla...

Hâlâ omzumdan gitmeyen kuğuyla beraber, kilitlenmemiş siyah, ağır, demir kapıyı ittirdim.
Ben dışarı çıktıktan sonra kapı büyük bir gürültüyle kapandı. Buna rağmen kuğu benden gitmedi.

Arkamı dönüp  gürültüyle kapanan kapıya baktım. Kapının kapanmasıyla irkilerek gözlerimi yumdum. Kuğu, ‘haydi gidelim’ dermişçesine saçlarımı çekiştirirken onun dediğini yapıp kapıdan uzaklaştım.

Turuncu, kare kaldırımda öylece ilerledim. İnsanlar geçip gitti yanımdan. Bazı insanlar bana garipseyerek baksa da, aldırış etmedim. Belliki pazarda kaybolmuş çocuk imajı çiziyordum gözlerinde.

Boş bir çocuk parkına geldim. Çimleri atlayıp eski, yeşil bir banka oturdum. Soğuğun etkisiyle ellerimi birbirine sürttüm. Burnumun kızarmasının etkisiyle  birkaç damla su aktı.

Tüm vücudumu birbirine kenetlerken, kuğunun omzuma tünediğini hissettim. Ruhumu ısıtmak istermiş gibi... Sonra önümüzden bir babayla kız çocuğu geçti. Babası üç-dört yaşlarındaki kızının ellerinden tutmuş, eğilerek onunla beraber koşturuyordu.

Levlâ'nın Hikâyesi Sarı Kurdeleli KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin