TÂRUMAR |İKİ SARHOŞ|

13.5K 730 820
                                    

Selaamss!

Satır arası yorumlar yaparak oy vermeyi unutmayın. Attığınız yorumlar ve oylar bölümlerin uzunluğunu arttırır, daha kısa sürede gelmesini sağlar. Keyifli okumalar!

Bu arada sohbet ettiğimiz telegram grubumuza gelmek isteyen olursa lilesdeniz instagram hesabımın -wattpad hesabımda da bağlantı linki var- biosundan linke tıklayarak gelebilir. Tahmin edebileceğiniz her konu hakkında sohbet dönüyor :)

Bölüm Şarkıları
Crazy in Love (Bölüm sonlarındaki sahnede dinlemenizi öneriyorum.)
Fikret Kızılok-Farketmeden

Koca bir okyanusun ortasında yalnız ve batmak üzere olan bir gemi gözlerimin önüne gelirken dalan gözlerim eşliğinde hiçbir şey yapamadan aklımın bana sunduğu görselliği öylece, dalgın dalgın izledim.

Hırçın dalgaların mağlubiyetine yenilen geminin çoktan içine su alması ve alabora olarak batması gerekiyordu ama o okyanusun ortasındaki yalnız gemi batmamak için inatla direniyor ve kendinden büyük dalgalarla baş etmeye çalışıyordu.

Küçük geminin, içinde bulundurduğu insanları çoktan ölüm korkusu sarmış ve ellerinden gelen en son şeyi yapıp, yaratıcılarına sığınırken çok düşük bir ihtimal de olsa o dalgaların içinden kurtulabilmeyi ve kıyıda onları bekleyen sevdikleriyle buluşmayı umut ediyorlardı. Belki de geminin direnmesi, içindeki insanların umutlarına ve onları bekleyen kimselerine bağlıydı. Bilmiyordum.

En son kucağında beni avutan adamdan bir anda uzaklaşmış, ayağa kalkarak tüm merdivenleri hırsla inmiş ve aşağıdan onun buz mavisi gözlerine bakıyordum. O ise hâlâ bıraktığım gibi merdivende oturuyor ve gözlerinde gördüğüm yorgunluk belirtileriyle bana bakıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum çünkü karşımdaki adam tam olarak gitmemi söylüyor ve büyük ihtimalle benim arkamı dönerek beklemeden gitmemi bekliyordu ama bilmiyordu.

Aptal gibi onu kabullenen kalbimi bilmiyordu, ondan haberi bile yoktu.

Bilseydi yine böyle olur muydu? Karşıma geçerek buz mavisi gözleriyle beni daha fazla üzer miydi?

"G-itmemi mi istiyorsun?"

Olmayan son güç kırıntılarım bacağımdan çekilirken kendimi sıkıp dik durmaya ve ondan gelecek birkaç yanıtı dinlemeye çabaladım. Şu an düşersem kendimi bir daha kaldıramazdım ve bunu, onun gözlerinin önünde gerçekleştirmek istemiyordum. Beni, bunca olayın içine ittikten ve bir sürü iz bıraktıktan sonra gitmemi isteyen bir adam o hallerimi görmemeliydi.

"Sana gitmeni istediğimi söylemedim. Gitmek istiyorsan artık gidebilirsin diyorum. Seni zorla yanımda tutmak ve bu olayların içinde kaybolarak yok olmanı izlemek istemiyorum. Baksana kendine, bu durumlardan çok etkilendin."

Onun her kelimesi içime ilmek ilmek işlenirken kalbim acıyla sıkıştı ve sağ gözümden bir damla yaş süzüldü. İçimde, dinmek bilmeyen bir yangın başlarken arkamı aniden dönüp onu orada bıraktım ve şaşkınca etrafıma bakındım. Tam karşıdaki kartal biblosunu alıp yere fırlatmak ve ardından bağıra çağıra ağlamak isterken kendimi sıktım. Etraftaki her şeye zarar vermek, kırıp yok etmek istesem de kendimi zor olsa da sıktım. Parmak uçlarım içe büküldü, tırnaklarım avcuma batıp derimi eşeledi ve canımı yaktı ama sıktım kendimi.

"Çantamı o adam yere fırlatmıştı, getirdiniz mi?"

İçimdeki yangınlara inat soğuk çıkan sesime kısa bir an ben bile şaşırırken gözlerimi kapatıp birkaç saniye bekledim ve dolu olan yaşların biraz da olsa geriye gitmesini sağladım. Sorun değildi, bunun da üstesinden gelebilirdim. Annemi ve babamı geride bırakabilmiştim, onu da bırakabilirdim.

TÂRUMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin