Selaamss!
Yorumlar ve oylar yine düşüyor. Okuyup bölümlere devam ediyorsanız küçük yıldıza basmayı ihmal etmeyin. Bölümleri yazmak için günlerimi veriyorum.
500 yorumu geçer miyiz bu bölüm?
Bu bölüm 2 parçadan oluşacak. Fazla uzun sürdüğü için sizi bekletmek istemedim. Yarım kaldığını düşünmeyin. Diğer part Acıbadem ve Ev Arkadaşı'ndan sonra gelecek.
Keyifli okumalar!
Ellerim, kulaklarıma ağır baskılar yaparken her dakika yükselen çığlık ve silah seslerini duymak istemiyordum. Herkes bağırıyordu. Her yerden korku dolu çığlık sesleri yükseliyordu. Bazıları sevdiklerini düşünüp onların ismini haykırıyor, bazıları ise kendi canını kurtarmak için saklanacak yer arıyordu. Gözlerimi açamıyordum. Çantamda bir silahın olduğunu ve çıkarmam gerektiğini biliyordum ama olduğum yerde kıpırdayamıyordum. Canım yanıyordu. Bacağımda büyük ve fazlasıyla sancılı sızı vardı. Ne olduğunu bilmiyordum ve asla soğukkanlı davranamıyordum.
Çıkan her çığlık ve kurşun seslerinin karmaşasına şahit oluyordum. Yere düşen tiz kovan seslerini bire bir duyuyordum. Korkuyordum. Kalbim, tüm hızıyla çarparken çok korkuyordum.
Tüm bu kurşun seslerinin Asrın'ın silahından çıkmadığını biliyordum. Normal bir tabancada tam 6 tane kurşun olurdu. Biz buraya tabancalarla girmiştik. 6 kurşundan fazlası sıkılmıştı ve sıkılmaya da devam ediyordu. Asrın'ın şarjör değiştirme imkânı yoktu çünkü o, 6 kurşunla resital yapana kadar Süleyman Cabay'ın adamları dibimizde biterdi. Şarjör değiştirme gibi bir lüksü yoktu.
"Abi..." diye mırıldanırken gözlerimi sıkı sıkı birbirine bastırdım. Korkuyordum. Abim yanıma gelmeliydi. Kardeşini bu delikten çıkarmalıydı. Bir şeyler yapmam gerekiyordu ama ne yapacağımı bilmiyordum. Çok kötüydüm. Çok korkuyordum.
İlteriş daha beni eğitememişti ki. Ben, eğitilmeden ve onsuz çatışma ortasında kalamazdım. Eğitilmeden burada bulunamazdım. Bu şatafatlı çatışma; onun, benim için hazırladığı bir gösteri bile olsa ben daha buna hazır değildim. Ben savunmasızdım. Kendimi korumayı daha öğrenmemiştim.
"Deniz, bana bakar mısın? Korkuyorum!" İşittiğim korkuyla titreyen ses, dolan gözlerimi aralamam gerektiğini belirtirken içime kesik bir nefes çektim. Göz kapaklarım kapalı olmasına rağmen gözlerim dolmuştu. Bunu düşünmemeye çalışırken mavi gözlerimi, Lena'nın korkuyla dolan gözlerine diktim. Düşmeme aldırmadan yanıma sokulmuş ve titreyerek bana bakıyordu. O da benim gibi korkuyordu.
"Neler oluyor? Tüm bu..." derken durdu Lena. Bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama anlatamıyordu. Dili, bazı şeylere dönmüyordu. Kelime bulamıyordu. İlk defa bir çatışmanın ortasında kalmış olmalıydı. Tüm bu olanları daha önce yaşamama rağmen ben bile korkuyordum. Korkması çok normaldi. "Korkunç!" Lena, titreyen sesiyle yarım kalan cümlesini tamamlarken bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÂRUMAR
Jugendliteratur"Perişan..." Kulağıma fısıltısı ulaşırken kulak mememi dişlerinin arasına aldı ve kışkırtıcı bir şekilde emdi. Ellerimi saçlarına çıkarıp avuçlarken kendime doğru çektim. "Sen perişan olacak en son insansın İlteriş Kara!" Fısıltılı ve hırlamaya benz...