bölüm 9

354 14 1
                                    




Allah iyi insanları, kötü insanlarla sınar. Ancak iyi insanları, kötü insanlara yar etmez.....

Gerçek savaşı göreli 3 gün olmuştu. Sinirli bir o kadar da sahipleci bir erkekti. Bırakmayacaktı pes etmeyecekti bunu da biliyorum. Beni silahla tehdit etmişti. Eğer onu sevmediğimi bile hissettirirsem öldüreceğini söylemişti. Her gün yalandan sevdiğini söylüyor ve göğsümde yatırıyordum. Evden dışarı çıkmak yasak. Korumalarla yasak iletişim. büyük evde sadece ben varım. Gizlice telefonunu dinlerken Ayşe ablayı, Merve'yi de kovmuştu. benim yüzümden insanlar ekmeğinden olmuştu.

Ben ise odamda kös kös oturuyorum. aslında akşam eve oluyordu ve benim işine geliyor. çünkü onu sadece akşam çekiyordum. sabah ise kendi kendime takılıyordum. evden kaçmak için plan
yapıyorum desem yeridir. burada bir gün kalmak 1 yıla bedeldi. Bunalıyordum. Sanki ruhum bedenimden çekiliyordu. O ise sadece kendisi için beni tutuyor ve ben onun için sadece oyuncak gibi savruluyordum....


camın önünde korumalara bakıyordum. doğrusu açık arıyorum desem çok iyi. evin büyük bir bahçesi vardı. bu yüzden çok koruma evi koruyordu. bu benim için hiç iyi değildi. eğer kaçmayı başarırsam ki bu çok olacak ne yapacağımı düşünmeliydim. en önemlisi oydu çünkü. ailemin yanına gidemem ilk bakacağı yer orası olacak biliyorum. bir iş bulmalıyım oradan da da bir ev. ama nasıl yapağım dışarda kalacaktım. bir yanımda burada kalmamı ısrar ediyor ve mantıklı olanın da bu olduğunu bastırıyordu. diğer yanım ise burada kalmanın eziyet olduğunu söylüyordu. ne yapacaktım peki? buradan kurtulmak mı yoksa her şeye rağmen kaçmak mı daha mantıklıydı.


dışarıya bakarken savaşın arabası evin önüne gelmişti. lüx arabasını park edip anahtarını ise korumaya fırlatmıştı. işle ilgili sıkıntıları vardı belli ki. doğrusu normalde de bu kadar sinirliydi bu adam. hızlı bir o kadar da sert adımlarla kapının önündeydi. ben ise camın önünden yatağıma doğru adım atmıştım. yatağıma doğru ilerlerken savaş çoktan evin içine girmişti. bu durum daha da gerilmeme sebep olmuştu. örtümü açmış yatağıma geçmiştim. yorganı ise kafama kadar örtmüş gözlerimi kapamıştım. bir müddet sonra kapı açılmıştı. nefes alış verişim daha da hızlanmış elimi kalbime koymuştum. hışırtı seslerinden başka bir ses duymuyordum bu da beni meraka sürüklüyordu.

'savaş bey sizi aşağıda bekliyor' diyen bir kadın sesiydi. örtümü kaldırmış meraklı gözlerle ona bakıyordum. bana büyülenmiş gibi bakan kadına bakıyordum. karşımdaki kadın 40'lı yaşlarında orta boylu alımlıydı. kısa bakışımdan sonra

'tamam çık' demekle yetinmiştim. başıyla beni onaylayıp çıktı. ne zaman almıştı savaş bu kadını ben neden görememiştim bilmiyordum. yataktan kalkıp boy aynanın karşısına geçtim. bende olan şey neydi sahiden. neden herkes bana bakıyordu. soyutlanıp kendi halimle yaşamaktı amacım. hayatım boyunca bu böyle oldu. insanların büyülenmiş bakışlarına maruz kalmıştım. arkadaşlarım sadece popülerlik için benimle olmuştu. Bunu anlayamamıştım benimle sadece çıkar için arkadaş olduklarını. halbuki herkes güzeldi benim nazarımda. savaş ise çok farklıydı. onunla aynı ortam bile insanı gerim gerim yapardı. ruhsuz bakışlarıyla gözümün tam içine bakıyordu hep. ona aşık olmak zordu. onu anlamak içini feda etmeliydim kendimi... ben suydum o ise ateş. Kendi ateşinden kendini kurtarmak için beni kullanıyordu. Bunu biliyordum. Kendimi ona bırakamıyordum da içimde hala ona karşı bir sevgi vardı. Bu sevgi aşk mı yoksa ona karşı acımak mıydı bilmiyorum.



kapı hışımla açılmış arkamı dönmüştüm. bana delici bakışlarıyla bakan savaş vardı. ellerini pantalonun ceplerine sokmuş arsızca bana bakıyordu. bir kaç adım atınca ben de geriye doğru adım attım.

'sana aşağı gelmeni söylemiştim. sevdiğin adamın lafını ikiletmemelisin. sonra ikimiz de üzülürüz.' sesi tehtitkardı bir o kadar da arzulayıcı. ikimiz de sessizdik. bu durum onu geriyordu. biliyordum. ona bakmadan kapıya doğru yürümeye başladım. kapıyı açmak için yeltendiğimde savaş elini kapıya koymuştu. diğer eliyle omzumdan tutup kendine çevirmişti. sigara kokusu burnuma geldiğinde rahatlama gelmişti. gözlerim gözlerine sabitleyip bekledim. o ise bana yaklaşmaya başlamıştı.

'seni çok özledim sevgilim. benimle konuşmaman beni bitiriyor öldürüyorsun zehrinle beni.' yanağıma elini koyup 'benim olmanı istiyorum sadece beni sevmeni bana bakmanı çocuklarımın annesi olmanı istiyorum.' dedi. sesi yumuşacık ve şefkatliydi.

'savaş senin gelgitlerin var değişiyorsun. hangi savaşsın sen bana şefkatle dokunan adam mı yoksa bana silah çeken adam mı?. tek kaşını kaldırmış beni dinliyordu. 'zorla tutamazsın beni ben eninde sonunda giderim.' dememle beni yere atması bir oldu. ne olduğunu kavrayamadan saçımı çekmiş kendisine baktırmıştı.

'buradan ölün bile çıkamaz sen benimsin anladın mı? köpek gibi seviyorum seni.' diye kendini kaybediyordu. Canım yanıyordu. Gözyaşlarımı umursamıyordu aksine ağlamamı görünce daha da sinirleniyordu.
gözlerindeki ateş ikimizi yakmakta kül etmeye yetecek kadardı. beni kaldırıp kapıyı açtı. üst kattaki odaya sürüklemeye başlamıştı zayıf bedenimi. kırmızı kapının önünde durup cebindeki anahtarla kapıyı açıyordu ben ise olan biteni izlemekle yetiniyordum. Ağlamaklı sesimle dur desemde dinlemiyordu. En sonunda kapının kilidini açmış beni odaya iteklemişti.  beyaz duvarları kırmızı ışığıyla insanı geren bu adada portre resimlerim asılıydı. Şaşkınlık içinde resimlerime bakıyordum. Uyurken, yemek yerken, ağlarken bile Resmim vardı. Duvara yaslanmış savaşa bakınca bana bakıyordu. Sen bir sapıksın desem kızar mıydı hakikaten? Ama bu sapıklıktı.
' savaş bu aşk değil biliyorsun değil mi?'
Dedim. O ise bu cümlemin karşısında kahkaha atmaya başlamıştı. Kimdi bu adam neden gülüyordu.  Birden susup keskin bakışlarıyla bana bakmaya başladı.
'İşte aşk bu sevgilim. Ben senin sahibinim ben senin yanında cenneti yaşıyorum. Söyle bana cehennemde kim huzur buluyor?.'
Ağzım açık onu dinlemem onu güldürmüş olmalı ki gülümseyip bana bakıyordu. Hastalıklı ruhu bana sahip olmak için her şeyi yapacağını da biliyorum.
'Beni sadece seni istemediğimde arzuluyorsun?' Dedim.
Ciddi haline bürünüp arzulayıcı bakışıyla bana yaklaştı. 'Aşk dediğin zaten arzudur bebeğim'
Sakin ses tonuyla odayı gezip resimlerime bakıyordu. Ben ise çivilenmiş bir Edayla ona bakıyor ve anlamlandırmaya çalışıyordum yaptığını. Bana dönüp sırıtarak yürüyordu. Tam dibimdeki yaklaştığında ise bu durum beni hem heyecanlandırmış hem de germişti. Yüzü yaklaştıkça nefesim hızlanmıştı. Beni öpmesini bekliyordum. Eğer ona karşı gelirsem zararlı çıkacağımı da biliyordum. Ama o beni öpmemiş kulağıma yaklaşmıştı. Eliyle saçımı kulağımın arkasına koymuştu. Nefesini yüzümde hissetmek zorlamıştı beni. Kokumu içine çekmiş ve devam etmişti


'Kafesime hoşgeldin küçük aşık.'

Umarım yeni bölümü beğenirsiniz. Görüşmek üzere..
-30.04.2021

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin