Bugün babamın dediği bir sözü söylemek istiyorum.
—'Sizin sevdiğiniz değil, Sizi seven değer veren biriyle olun.'
Ne kadar narin ne kadar naif bir söz. Ama bu söz ağır yaşanmışlıkların, hüznün bir simgesi. 'Herkese bir söz gibi gelebilir ama bunu söyleyen kişinin içindeki fırtınayı açıklayan bir durum.' Ne yazık ki herkes bunu anlayamıyor. Anlayabilene....
Hikayemi okuyan herkese teşekkür ederim. İyi okumalar.
*********
Taksiden inmiştim. Karşımda olan restoranda büyüleyen bakışımla bakıyordum. Karşıdan bakan biri nereye baktığımı görse emindim gülerdi. Kendimi toparlayıp yürümeye devam ettim. Karşımdaki arabaya ilerledim. Önünde durduğumda ise etrafa çekingen tavırla bakındım. Kimse olmadığına kanaat getirdiğimde aynadan kendime baktım. Kendime bakmayalı uzun zaman oldu. Çok fazla yıpranmıştım savaşla olduğum zamanlarda. Bu yüzden kendimi toparlanmam gerekirdi.
Saçımı önüme atmış elimle taramaya çalıştım. Parmaklarımın arasına giren düğümlenen saçlar ise canımı acıtmıştı. Geriye doğru atıp etrafıma yeniden baktım.
Görünürde kimse yoktu. Tabi şimdi inen çifti saymazsak. He bir de pencereden bakan insanlara saymazsak.
Müdürün odasının kapısını tıklatıp 'gir' komutunu bekledim. Bir müddet sonra ses gelince içeri girdim. Karşımdaki görkemli oda kırmızı beyaz renkteydi. Sıradan bir ofis gibiydi lakin renk uyumuna bayılmıştım. Karşımdaki adam beni sandalyeye oturmamı söylemişti.
Çekingen bir tavırla oturdum. Karşımdaki adamı incelemeye koyulmuştum. Ben onu izlerken o da bana bakıyordu. Gözlerime takılı kalmıştı. Ben ise bu durumdan rahatsız olmuş bakışlarımı başka yöne çekmiştim. İlk lafa giren oydu.
'Garson olmak için başvuru yapmışsınız.' Dedi. Kafa saklayarak
'Ben lavin. Bu işe çok ihtiyacım var. Lütfen beni alın uzun süreli kalacağım işte.' Dedim. Sakalını kaşıyıp düşünmeye başlamıştı. Ona umutluca baktım.
'Bir hafta deneme süren olacak. Bu süre zarfında nasıl çalıştığına bakacağız.' Dedi.
Evet şu ana kadar her şey çok iyi gidiyordu.'Ne zaman başlayayım.' Dedim. Gözlerini kısarak bana baktı. Bu durumda ne yapmalıydım pek bilmiyordum. Yanaklarım kızarmış dilimi dudaklarıma gezdirdim.
Gözleri bir müddet dudaklarımda kalmıştı. Kendini toparlayarak söze girdi'Yarın sabah 08.00 de burada ol lavin. Duruma göre maaşını konuşacağız.' Dedi. Başımı sallayıp ayağa kalktım. O da bana eşlik edip kalkmıştı. Elini uzatmıştı bunu fark edince hemen elini sıktım. İçten bir gülümsemeyle ona baktım. Gözlerindeki ışıltıyı görmek beni mutlu etmişti.
Eve gelmek üzereydim. Yürüyüş yapmamın bana iyi geleceğine emindim. O yüzden markete girecek ve kendime yiyecek bir şeyler alacaktım. Uzun zamandır çok yemek yemiyordum kendime bakmalıydım değil mi?
Markete girmiş kendime yiyecek meyve sebze almıştım. Daha doğrusu önüme ne gelirse almıştım da diyebilirim. Savaşın parası olmasa ne yapacaktım bilmiyorum. Onun sayesinde alıyordum bir yandan da. Ona bu parayı vermek istesem de beni yeniden kıstırırdı bunu göze almazdım. Aptallık olmaz mıydı?
Abur cubur reyonuna geldiğimde bir grup kızlar vardı. Benim yaşlarımda olmaları lazımdı. Aralarında gülüp eğleniyordu. Onlarla çok göz göze gelmemeye çalışarak alacağım ürüne odaklandım. Bana seslenmesiyle irkilip onlara baktım.
'Pardon arkadaşımıza pasta yapacağız da paramız çok yetmiyor. Bu keki bize alabilir misin?' Demesiyle bir kaşımı kaldırmıştım. Ellerindeki malzemelere bakılırsa çok bir şey de yoktu. Ama yine de almak istiyordum bir kekten ne olabilirdi ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİRİ
ChickLitKırılgan bir köprüde eve doğru gidiyorum. Ona ulaşmazdım,sesim ve cümlelerim ona ulaşamazdı. Anlamazdık birbirimizi.... Ne ben onu ne de o beni anlardı. Belki de seviyorduk birbirimizi ama farklı bakıyorduk hayata... Onu çok seviyordum. Her bir zerr...